Sedat Altunay

Tarih: 22.09.2025 13:13

Matbaa= Demokrasi

Facebook Twitter Linked-in

Avrupa ülkelerinde öğrenci ihtiyaçlarına yönelik talepler ön plandayken, bu hareket bizde "Demokrasi-Hukuk-Adalet" sloganları atılarak üniversitelerde boykota gitmişler meydanlarda gösteriler başlamıştı.

O dönemin başbakanı rahmetli Süleyman Demirel, “Yollar yürümekle aşınmaz” diyerek bu gösterilerin kısa süre sonra sonlanacağını söylüyordu.

Bu öğrenci hareketlerini başlatanlar aşırı solcu öğrencilerdi. Bunların karşısına milliyetçi-ülkücü gençler çıkarılarak büyük şehirler birer savaş alanına çevrildi. 

Bu durum 1971 yılına kadar devam etti. Derin devletin işbaşındaki hükümeti muhtıra vermesi üzerine, başbakan istifa etti ve yerine, “Gerekirse demokrasinin üzerine şal örteriz” sözlerinin sahibi, Hukuk Profesörü rahmetli Nihat Erim, demokrasi dışı yöntemlerle başbakanlığa getirildi. 

Öğrenci hareketlerinin sürdüğü bu dönemde, bize ders vermek için Amerika Birleşik Devletleri California Üniversitesi’nden (Berkeley) gelen Sosyal Refah Profesörü Walter A. Friedlander, ders esnasında gösterilerin nedenini ve gençlerin attığı sloganları sormuş. Bizlerde "Demokrasi-Hukuk-Adalet" olduğunu söylemişti.

Prof. Friedlander biraz düşündükten sonra, “Hukuk ve Adalet konunuza bir yorum getiremem ancak demokrasi çok farklı bir kavramdır; kolay elde edilen ve uygulanabilen bir sistem değildir.” dedi. Ve ekledi:

“Demokrasi matbaa ile başlar”

Sizin ülkenizde matbaa ne zaman var oldu ve ülkenizde yaygın olarak kullanıldı, diye bir soru sordu.

O anda kimse hocamıza sağlıklı ve doğru bir cevap veremedi. Hocamızın “Demokrasi matbaa ile başlar” sözünü kimi öğrenci arkadaşlarımız çok doğru buldu. Kimileri ise “ne alakası var” dedi. Bu konu sınıfta, kantinde, bahçede konuşulmaya ve tartışılmaya başlandı.

Matbaanın ortaya çıkmasının tarihi çok eski idi. JOHANNES GUTENBERG tarafından 1450 yılında metalden yapılmış harf kalıplarını kullanarak, metin basabilen bir matbaa icat edilmişti. Matbaanın icadı, Avrupa’da kitap üretimini hızla artırdı. Gazete, broşür ve diğer bilgi üreten yayınlar hızla çoğaldı. Kitle iletişimini sağlayan büyük bir devrimin başlamasına neden oldu.

Avrupa’daki bu keşiften 300 yıl sonra, 16 Aralık 1729 tarihinde Macar asıllı İBRAHİM MÜTEFERRİKA tarafından İstanbul’da ilk matbaa kuruldu ve 31 Ocak 1729 yılında bu matbaada “VANKULU LÜGATI” isimli kitap basılarak yayın hayatına girmiş oldu. Her ne kadar Osmanlı tebaasından azınlıkların kendi matbaaları varsa da bilhassa İspanya’dan sınır dışı edilen ve Osmanlı Devleti’nce kabul edilen İspanyol Yahudilerinin beraberinde getirdikleri matbaaları, kendi çevrelerinde yaygın şekilde kullanılıyordu. Ayrıca diğer azınlıklardan Ermeni ve Rum vatandaşlar da matbaalarını hızla kurarak teknolojiye ayak uydurdular.

Bütün bunlar göstermiştir ki matbaanın ülkemize gelişinin 300 yıllık bir gecikmesi, her konuda olduğu gibi “demokrasi” kavramında da ülkemizin gerilerde kaldığını gösteriyor.

Demokrasi bir anlayış, hoşgörü, saygı ve yaşam tarzıdır. İnsan olmanın temelidir.

Bugün siyasi aktörler ve liderler Demokrasiyi çok fazla kullanmıyorlar. Günümüzde meydanlarda, salonlarda “hak – hukuk – adalet” konuşuluyor. Bakalım demokrasi, hukuk ve adalet nasıl sağlanacak? Bizden geçtik, gençlerimiz ve çocuklarımız bunu göreceklerdir.

Bu yüzyılımızda Demokrasi tanımı tam anlamı ile “Halkın gücü veya Halkın yönetimidir.” Yani insanların nasıl yönetileceklerini kendilerinin kontrol edebilmeleridir. Bu da seçimler yolu ile oylarını ve tercihlerini kullanarak, kendilerini yönetecek siyasi liderlerini seçerek yaparlar.

Bunu başararak demokrasisini geliştirmiş ülkeler sıralamasında Norveç birinci, Yeni Zelanda ikinci, İzlanda üçüncü, İsveç dördüncü sırada yer alıyorlar.

Sonuç olarak tüm vatandaşlarımızın devlet karşısında eşit haklara sahip oldukları, Yasama – Yürütme – Yargı güçlerinin ayrılığı ilkesine ve halka dayanan devlet modeli olan demokrasi bizlerin önceliği olmalıdır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —