Arzu Başkan

Tarih: 11.11.2025 10:59

Bir kadının gözünden eşitlik, zarafet ve mücadele üzerine

Facebook Twitter Linked-in

Uzun bir süredir Bodrum’un sakinliğinde yaşıyordum. Fakat son haftalarda yeniden İstanbul’a döndüm. Bu şehirle birlikte hayat yeniden hız kazandı. Büyükşehirde yaşamanın zorlukları kadar güzellikleri de var. Özellikle kültür ve sanatın kalbinde olmak…
Festivaller, tiyatrolar, sergiler, bienaller… Metropol olmanın en güzel yanı, bu etkinliklere bir metro bileti uzaklıkta olmanız.

Ben de dönüşümle birlikte hemen sanat takvimimi hazırladım. Biletlerimi aldım; önümüzdeki birkaç ayı tiyatrolar, sergiler ve konserlerle doldurdum. Bugün, bu sezonun ilk tiyatrosuna gittim.
Oyunun adı “Palamut Zamanı.”
Oyunun başrollerinde iki güçlü, yetenekli kadın vardı. Fakat beni en çok etkileyen şey, sahnedeki kadınların sayısı değil, salonun yarısından fazlasını dolduran seyirci kadınlardı.

Yine kadınların açtığı moda semtinde, Tasarım Parkı’nda yer alan bir sergiye, arkadaşım Siber Becanoğlu’nun tasarımlarının da bulunduğu “Sanatın Yankısı” sergisine katıldım.
Bir anda fark ettim — sanatla, kültürle, estetikle ilgilenen kadın sayısı ne kadar da çok!

Sonra aklıma geldi ve küçük bir araştırma yaptım.
Türkiye’de öğretim üyelerinin yüzde 47’si kadın.
Eğitimli, düşünen, üreten kadınlar…
Demek ki bu oran yalnızca akademide değil, yaşamın her alanına yansıyor. Bugün kahve içmeye gittiğiniz bir kafede bile çoğunluğun kadın olması boşuna değil. Çünkü kadınlar hem kendileriyle hem dünyayla daha çok ilgileniyor. Okuyorlar, araştırıyorlar, izliyorlar, anlamaya çalışıyorlar. Bu beni gerçekten umutlandırıyor.

Çünkü biliyorum; kadının olduğu yerde düzen başlar, denge olur.
Kadın, var olduğu her yere zarafet ve anlam getirir.

Son zamanlarda fark ettim ki, ben pozitif ayrımcılık yapıyorum.
Kadının karakterinden çok kadın kimliğini önemsiyorum.
Siyasette, iş hayatında, sanat dünyasında hep kadınları tutuyorum.
Çünkü kadına yapılan her haksızlık, aslında insanlığa yapılmış bir haksızlıktır.

Kadınla erkeğin farklı güçlerde, farklı yapılarda olduğuna; ama değer olarak eşit olduklarına inanıyorum.
Bu yüzden “eşitlik” kelimesi bile bazen yetersiz geliyor bana. Çünkü kadın ve erkek, birbirinin karşıtı değil, tamamlayıcısıdır.

Bir de şu var:
Erkek egemen bir dünyada kadın olmak zaten zor; ama sarışın bir kadın olmak… İşte o, ayrı bir hikâye!
Kimi zaman sırf görünüşünüzle, sırf gülümsemenizle, sırf ışığınızla bile hedef olabiliyorsunuz.
Artık bu tür yaklaşımlara gülüp geçiyorum; çünkü bunlar güçsüzlüğün yansıması.
Kadının renginden, biçiminden, varoluşundan korkan bir zihin, zaten kendi karanlığında boğulmaya mahkûm.

Ben tüm kadınlara inanıyorum.
Tüm kadınların içindeki yaratıcılığa, sezgiye, dirence, iyiliğe inanıyorum.
Kadın olmak, yaratılışın en güzel armağanı.
Bir kez daha dünyaya gelsem, hiç tereddütsüz yine kadın olarak gelmek isterdim.

Çünkü kadın olmak;
Sevmenin, üretmenin, yaratmanın, direnmenin ve var olmanın en estetik biçimidir.

Sevgi ve umutla kalın,


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —