Bence gerçek hayatta Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ı tanımlıyor. Medyada çıkan haberlere göre bayram sonrası bir kabine değişikliği olacağı ve değişecek bakanlar arasında’ın da yer alacağı ifade edilmektedir.
Nedendir bilmem, bu bakanlığa atama iradesi hep bir hanım bakana olmaktadır ve bu geleneğin aynen devam edeceği söylenmektedir.
Benim beklentim, Göktaş’ın yerini korumasıdır. Bakanlıkta çok köklü sosyal reformlar yapılmayacaksa Bakan Göktaş, fiziksel zarafeti, giyim şıklığı, kültürü, devletin ve vatandaşın beklediği davranış ölçüleri ile çok güzel temsil etmektedir. Bakan olan bir Türk kadınının bu derecede güzel temsil etmesi, her vatandaşın kalbinde ve düşüncelerinde özlenilen çok özel bir yer edinmesine neden olmasındır.
Bırakalım Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının uzmanlık isteyen işlerini bakanlık bürokratları uygulasın, çok zarif ve şık Bakanımız Türk devletini ve milletini en iyi temsil etme yerini korusun.
Bu bakanlığın birbiri ile bağlantılı çok önemli görevleri arasında yer alan, Koruyucu Aile ve Evlat Edinme konusunda ağırlık vererek bu sorunu uygar ülkelerinin yaptığı gibi yürütmelidir.
Hâlen Türkiye’de 1500 adet koruyucu aile, kimsesiz çocuklarımıza kucak açmış ve onların fiziksel ve ruhsal gelişmelerini uzman kontrolünde sağlamaktadırlar.
Son günlerde “Kimsesiz Çocuklar İçin Büyük Bir Seferberlik” başlığı altında başlatıldığı <
Koruyucu aileler:
Koruyucu Aile Türleri:
a) Normal Koruyucu Aile
b) Uzmanlaşmış Koruyucu Aile
c) Geçici Koruyucu Aile
d) Suça Karışmış ve Suçlu Çocuklar İçin Koruyucu Aile ayrılmalı, projeler bu ayrıma göre şekillenmelidir.
İster Koruyucu Aile Programları olsun, isterse Evlat Edinme Yasal Prosedürü olsun her ikisinde de amaç; çocukların sosyal, ekonomik, sağlık, eğitim alanlarının birleştiği sağlıklı bir aile ve çevre ortamında fiziksel, kültürel ve ruh sağlığı açısından gelişmelerinin sağlanması ve sıcak bir aile ortamında büyüyüp saygın yurttaşlar olmalarıdır.
Batı ülkelerinde Çocuk Refahı konularında ilk düzenlemeler 1501 yılında İngiltere’de I. Elizabeth Dönemi’nde çocuk dilenciliğinin yasaklanması ve çocuk işçi çalıştırılmasına sınır getirilmesidir. Bu 500 yıl önce gerçekleştirilen en büyük reformdur.
Bu reformist gelişmeler sonucunda tüm dünyada çok önemli yasal düzenlemeler ve uzman kontrolü hayata geçirilmiştir.
Eskiden kurum bakımları ön plana çıkmışken, günümüzde bu anlayıştan süratle uzaklaşarak birey ve aile ortamında büyümesi esaslı uygulamalar yaygınlaşmaya başlamıştır.
Bu konudaki yaklaşımları şöyle sıralayabiliriz:
1. Sorunlu aile ve çocuğun kendi öz anne-babasının ve çevresinin koşullarını geliştirerek maddi ve manevi uzman desteği ile kendi ailesi yanında büyümesini sağlamak,
2. Kendi ailesi hayatta olmayan veya bulunamayan ve korunması ve de bakılması gereken çocukların “Koruyucu Aile” yanına verilmesini sağlamak,
3. Eğer evlat edinilmesi şartlarına uygun çocuk ve aile varsa evlat edinmeyi gerçekleştirmek,
4. Bütün bunlar olamıyorsa, bir kurum bakımına çocuğu teslim etmek gerekir.
Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de aile ortamından uzak Kurum Bakımı artık geçerliliğini yitirmiş, geçerli toplumsal kurallara uygun bir aile ortamı yaratacak programlar uygulamaya başlanmıştır. İşte koruyucu aile bu anlayışın sonucudur.
Diğer çok önemli bir konu da “Evlat Edinme” konusudur. Bu konu ülkemizde daha çok hukuki yönü ile ele alınmakta, psikolojik, sosyal, çevre, uyum, sorunlarla baş edilmesi ve cinsellik konularında uygulamalar çok az ele alınmaktadır.
Genellikle evlat edinme son yıllarda çok yaygınlaşmış, ağır formalitelere rağmen bilhassa çocuksuz ailelerin tercih ettiği bir evlat edinme şekli olmuştur.
Tüm dünyadaki uygulamaların %98’i, bir yaşın altındaki çocuklar aileler tarafından evlat edinilmesi şeklindedir. Türkiye'de de tercih edilen budur.
Biz bu konuda hukuki yaptırımları bir tarafa bırakarak sosyal ve psikolojik açıdan <
Tüm dünyadaki uygulamalarda bir çocuğun evlat edinilebilmesi için önde gelen temel kriterler şunlardır:
a) Gayri meşru ve doğuran tarafından terk edilmiş, anne ve babası bilinmeyen bir çocuk olması,
b) Meşru çocuk olup anne ve babasının hayatta olmaması ve bakımını birinci derecede yakın akrabalarının üstlenmemesi,
c) Anne ve babanın tedavisi mümkün olmayan bir ruh hastalığına yakalanmış olması ve birinci derecede yakın akrabalarının çocuğun bakımını üstlenmemesi,
d) Anne ve babanın aşırı yoksul olması veya akıl yetersizliği bulunması ve birinci derecede yakın akrabalarının çocuğun bakımını üstlenmemesi.
Eğer çocuk gayri meşru değilse, sosyal ve psikolojik açıdan birinci dereceden akrabalarının yanına verilerek kararlarda yakın akrabalara öncelik tanınması çok önemlidir.
Çocuğun birinci dereceden akrabalarının şartları iyileştirilerek ve maddi destek sağlanarak akraba yanında büyümesi en sağlıklı olandır.
Gayri meşru çocuklar için sosyal hizmet uzmanlarınca araştırılıp incelenmiş ailelerin tercih edilmesi en doğru olan evlat edinme metodudur.
Evlat edinmek isteyen ailelere gerek hukuki açıdan, gerekse sosyal-psikolojik-çevre ve de maddi açıdan uzun ve detaylı uzman araştırma raporları dikkate alınarak evlat edinmeye ilgili aile mahkemesi karar vermelidir.
Bize göre evlat edilecek ailelerde:
Eşlerin (karı-koca) her ikisinin de evlat edinmeye rıza göstermesi ve uzman nezdinde bunu kabul etmeleri şartı aranmalıdır.
Eşlerin en az 5 yıldan beri evli olmaları ve her ikisinin de 30 yaşını doldurmuş bulunması şartı aranmalıdır. Bazı ülkeler evlat edinilecek çocuklar için yaş sınırını yasa ile belirlemiş, bazı ülkeler ise yaş sınırını serbest bırakmıştır. Örneğin Fransa’da evlat edinilecek çocuğun yaşının 5 yaşından küçük olması ve evlat edinecek ailenin yaş ortalamasının 21 yaş üstü olması ve bu çocuğa çocuk yapma özelliğinin bulunmaması şartı vardır. Kanada’da ise 8, Bolivya’da 14 yaş sınırı vardır.
Türkiye’de ve diğer ülkelerde yaş sınırı bulunmamaktadır. Ancak çocukla aile arasında 21 ile 40 arasında belirli bir yaş farkı aranmaktadır. Türkiye’de bu fark yasa ile 40 yaş olarak belirlenmiştir.
Evli olmayan ve eşi ölmüş birinin evlat edinmesi için Türkiye’de 30 yaşını doldurmuş olması ve evlat edinilmiş çocuk ile en az 18 yaş farkın olması şarttır. Kanada ve İngiltere’de ise eşler birlikte başvurabilir; biri kadın, biri erkek çocuğu evlat edindiği takdirde veya eşi ölmüş bir erkek, kız çocuğu evlat edinecekse aralarında 21 yaş farkının olması gerekmektedir.
Evlat edinilecek çocuğun veya evlat edinecek ailenin şu ya da bu milliyetten olması şartı bulunmamaktadır. Ancak bazı ülkelerde din farkı dikkate alınmakta ve hiçbir şekilde aynı dine mensup kişiler dışında evlat edinmeye müsaade edilmemektedir. Sadece Amerika Birleşik Devletleri'nin Michigan eyalet yasalarında milliyet beraberliği evlat edinmede zorunlu tutulmaktadır.
Evlat edinilenler ve ailelerin, evlat edinme işleminin yapıldığı ülke ve bölgede ikamet etmesi şartı konulabilir. Evlat edindikten sonra geçici çalışma şartlarının dışında başka ülkelerde yaşanmasına bir Sosyal Hizmetler Uzmanının vereceği rapora göre müsaade edilmelidir.
İngiltere, İskoçya, Kanada, Danimarka, Guatemala gibi ülkelerde belirli süre oturma şartı bulunmaktadır. Ülkemizde böyle bir şart bulunmamaktadır. Ancak resmî prosedürün başlamasından itibaren çocuk en az bir yıl süre evlat edinilecek kişi ve aile yanına "Evlat edinme öncesi geçici bakım sözleşmesi" ile yerleştirildiğinde, seyahat, tatil ve geçici çalışma durumlarında il ve ülke sınırlarının dışına çıkmaları izne tabidir.
Evlat edinilecek çocuk en az bir yıl süre ile evlat edinilecek kişi ve aile yanına verilerek çocuğun bakımı, eğitimi, beslenmesi, sağlığı, aile ilişkileri, aileye ve çevreye uyumu bu süre içinde uzmanlarla en az 5 defa ziyaret edilerek raporlaştırılır. Karar bu raporlara göre verilir.
Bu süre Kanada’da 1 yıl, İngiltere’de 3 ay, Uruguay’da ise 2 yıldır. Eğer çocuk iletişim kurulacak ve karar verecek seviyede ise çocuğun rızası alınır; ancak bu zorunlu değildir.
Tüm ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de evlat edinilen çocuk, evlat alan ailenin soyadını almak zorundadır. Bizce, 18 yaşını geçmiş çocuk ve gençler her iki soyadı da kullanma hakkına sahip olmalıdır.
Gayrimeşru terk edilmiş çocuklar dışındaki çocuklar, öncelikle birinci derecede akrabalarının himayesine verilmeli veya evlat edinmeleri sağlanmalıdır. Eğer bu gerçekleşmediği takdirde akraba dışı kişi veya ailelere evlat verilmelidir. Bunlar da mümkün değilse öncelikle koruyucu aile programına alınmalı veya kurum bakımına emanet edilmelidir.