Gün geçmiyor ki bir Türk vatandaşının, pasaportuyla yurtdışında karşı karşıya kaldığı engeller ve önyargılar gündem olmasın.
Türkiye’de pasaport sahibi sayısı zaten tahmin edilenin çok altında. Türkiye'de 2021 verilerine göre 9.6 milyon kişinin pasaportu bulunmakta. Bunların önemli bir kısmı hacca gitmek için alınıyor; kalan kısmı ise çoğunlukla tüm ömürleri boyunca bir veya iki kez yurt dışına çıkan kişilerce kullanılıyor. Bunun bir bölümü de devlet görevlileri, memurlar ya da iş insanları. Dünyayı gezen, turist olarak yollara düşenlerin sayısı ise üç milyon civarında tahmin ediliyor. Yani aslında çok yüksek bir rakamdan bahsetmiyoruz. Fakat ne yazık ki bu sınırlı sayıdaki vatandaş bile artık Avrupa’ya vize almakta zorlanıyor.
Eskiden rahatlıkla gidilen, para harcanan, keyifle gezilen Avrupa şehirleri, bugün Türk pasaportuna kapılarını ağır ağır kapatıyor. İşte bu tablo insanı düşündürüyor: Bir ülkenin vatandaşlarının seyahat özgürlüğü bu kadar kısıtlanırsa, o ülkenin dünyadaki itibarı ne kadar güçlü kalabilir?
Geçtiğimiz günlerde Japonya’da bir eğlence merkezinin Türk pasaportluları içeri almaması, belki münferit bir olaydı. Ancak bu tür örnekler sembolik bir anlam taşıyor. Dünyayı gezmiş, farklı kültürleri yaşamış biri olarak, ilk defa vize alırken “Acaba bu yıl vizeyi alabilecek miyim?” kaygısını yaşamak beni gerçekten yaraladı.
Yurtdışında eğitim almak isteyen gençlerimiz, iş seyahatine çıkan iş insanlarımız ya da sadece tatil yapmayı planlayan vatandaşlarımız kısa süreli, 10 günlük vizelerle oyalanıyor. Dahası, vize aracı şirketlerinin tamamen acentelere teslim olmuş mantıksız prosedürleri işin çilesini katlıyor.
Kimi zaman Türk erkeklerinin “farklı göründüğü” gerekçesiyle, kimi zaman da ülkedeki siyasi atmosferin gölgesinde kalan itibarı nedeniyle dışlanıyoruz. Bu durum yalnızca bir pasaport meselesi değil, aynı zamanda ülkenin dünyadaki algısının yansıması.
Benim için seyahat etmek, dünyayı tanımak bir yaşam biçimi. Bugüne kadar hiçbir sorun yaşamadan geçtiğim yollarda, artık engellerle karşılaşabileceğimi düşünmek yalnızca kişisel bir hayal kırıklığı değil; Türkiye’nin küresel imajına dair ciddi bir uyarı
Artık bu konuyu görmezden gelmemek gerekiyor. Çünkü vize yalnızca bir kağıt değil, aynı zamanda ülkenin dünyadaki yerini gösteren bir aynadır. O aynada nasıl göründüğümüzü, geleceğimiz için hep birlikte düşünmek zorundayız.
Unutmayalım: Pasaportun gücü sadece sayfalarındaki mühürlerle değil, arkasında duran devletin itibarıyla ölçülür.
Sevgi ve umutla kalın.