İstanbul’u yaşamak…
Bu cümle başlı başına bir serüven aslında. Bitmek bilmeyen, keşfedilmesi mümkün olmayan kadar geniş bir şehir İstanbul. Her sokağında bir hikâye, her semtinde başka bir kültür gizli. Kadim bir vilayet; tarih boyunca sayısız medeniyetin izlerini taşımış bir mozaik.
Ama itiraf edelim, 9’dan 6’ya çalışanlar için İstanbul bazen yorucu bir şehir. Trafiğiyle, temposuyla, koşturmacasıyla insana nefes aldırmaz. Fakat serbest çalışanlar için İstanbul bambaşka bir keyiftir. 11’le 4 arası dilediğiniz yere gidip, akşam Boğaz hattında yürüyüş yapmak ya da küçük bir balık lokantasında günün yorgunluğunu atmak gibisi yoktur.
Ben de bir dönem İstanbul’un bu ritmini yaşadım. Ardından yarı zamanlı olarak Bodrum’a taşındım. Artık burada, denizin tuzlu kokusu ve sabah esintileri eşliğinde, yeni bir hikâye yazıyorum.
Bodrum bambaşka…
nsanların daha hoşgörülü, daha yavaş, daha “anda” yaşadığı bir yer burası. Dakiklik burada çok da önemli değildir; kimse saate bakmaz, kimse koşturmaz.
Elbette burada yaşayanların da kendine özgü sorunları vardır ama genel ruh hâli hep aynıdır:
“Bugün ne yesek, ne içsek, ne yaşasak?”
Bekâr kadınlar ve erkekler için daha özgür, daha rahat bir sosyal atmosfer söz konusu.Bu biraz ilişkilerinde çabuk tükenmesine neden olsa da yine de kırgınlıklar kalıcı olmuyor.Sınıf ayrımı daha az.İnsanlar daha açık, daha samimi, daha neşeli.
Ama işin bir de diğer yüzü var: Bodrum artık eski Bodrum değil.
Bir zamanlar küçük bir balıkçı kasabasıyken, bugün yaz aylarında nüfus 700 binden 2 milyona kadar çıkıyor. Bu da altyapı sorunlarını beraberinde getiriyor.
Ufacık bir yağmurda sokaklar göle dönüyor, kanalizasyon sistemi tıkanıyor. Sürekli yükselen inşaatlar, taşınan insanlar…
Doğa hâlâ büyüleyici ama şehir, bu yoğunluğu taşımakta zorlanıyor.
Bazen insan ister istemez düşünüyor: Cennet mi, kaos mu?
Yine de sabahları denize girmek, akşamüstü sahilde dostlarla rakı-balık yapmak, güneşin batışını izlemek…
Bodrum’un büyüsünü anlatmaya yetmez.
İstanbul bir okyanus, Bodrum ise bir akvaryum belki…
Biri karmaşık, kalabalık, yorucu ama derin; diğeri küçük, sakin ama bir o kadar da huzurlu.
İkisi de hayatın farklı dönemlerinde insana bambaşka tatlar sunuyor.
Biraz da siyasete değinelim…
CHP cephesinde önümüzdeki günlerde ortalık yine karışacak gibi görünüyor.
CHP’li bazı belediyelerde rüşvet kayıtlarının gündeme geleceği konuşuluyor. Belediyelerle ilgili dosyaların mahkemelere taşınacağı iddia ediliyor. Gerçek mi, kurgu mu bilemiyoruz ama siyasi sahne yine epey hareketli olacak gibi.
İYİ Parti’de de İstanbul İl Başkanlığı için bir yarış söz konusu. Kadın bir adayın öne çıktığı söyleniyor.
Bir kadın olarak her zaman kadınlardan yana olmayı tercih ediyorum; çünkü kadınlar siyasette daha toparlayıcı, daha düzenleyici ve insanlara ulaşma konusunda çok daha başarılılar.
Umarım sonuç, hem partinin geleceği hem de siyasetteki kadın temsili açısından hayırlı olur.
Sevgili okurlarım, şimdilik Bodrum’un ılık rüzgârlarıyla sizlere veda ediyorum.
Biraz bekleyelim, görelim hem siyasette hem hayatta neler olacak…
Sevgi ve umutla kalın.