Nas Ekonomisi

“Nas ekonomisi” kavramı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisinin grup toplantısında konuşurken,

“Biz faiz belasını bu milletin sırtından kaldıracağız. Biz faize kesinlikle milletimizi ezdirmeyiz. Bunu kabulleneceğiz. Bunun başka çıkışı olamaz. Hala kalkıp da bu yolda, bu mücadelede beraber yürüdüğümüz arkadaşlarımızdan faizi savunanlar kusura bakmasınlar. Bu yolda ben faizi savunanla olmam, olamam” ve  “ Enflasyonun buralarda ne hale geldiğini görüyorsunuz. Bizim arkadaşlarımıza ne oluyor. … Görevde olduğum sürece faizle mücadelemi sonuna kadar sürdürüleceğim, enflasyonla mücadelemi sürdüreceğim. Şunu bilmemiz lazım, bu konuda Nas ortada. Nas orada olduğuna göre sana bana ne oluyor. Biz değerler silsilemiz içinde olaya buradan niye bakmıyoruz? Olaya buradan bakacağız ve adımımızı ona göre atacağız” şeklindeki sözlerinden sonra Merkez Bankası’nın faizleri indirme sürecine girmesiyle ortaya çıkan ekonomik durumu tasvir etmek için kullanılıyor. Genellikle de olumsuz bir anlam yüklenerek kullanılan bu kavramın yanlış politika şeklinde bir çağrışımı var. 

Acaba öyle mi? Gerçekten nas ekonomisi kavramı yanlış mı?

Daha önce de değindiğim gibi, eylemleri veya olayları sonuçlara göre değerlendiriyor ona göre kategorize ediyoruz. İnsanların dünyasında esas itibariyle her şey görecelidir. 

Nas ekonomisi tartışması da böyle. Ekonomi politikaları açısından bakıldığında nas ekonomisi ile tanımlanan politika, yani faizlerin indirilmesi kendi başına kötü bir politika değildir. Sadece, zamanlamasında bir sorun olduğu ileri sürülebilir. 2001’den hemen sonra Türkiye ekonomisi büyüme sürecindeyken, uluslararası finansal kriz bütün dünyada faizleri sıfıra doğru itelerken, aynı sözler söylense arkasından da ekonomiye büyümeye devam etse muhtemelen kimsenin aklına o sözleri eleştirmek gelmez hatta tam aksine doğru bir adım olarak alkışlanırdı.

 Neyse, konuyu düşünme ve karar verme süreci açısından ele alacağız demiştik. 

Bu çerçevede öncelikle, Cumhurbaşkanı’nın nas söyleminin beklentileri yönetme ve ekonomik aktörlerin kararlarının yönlendiren bir sinyal olduğunu söylemek mümkündür. Yani Cumhurbaşkanı mealen “sana bana ne oluyor ortada nas var” derken, faizlerin indirilmesi konusunda kararlı olduğunu ve bu yönde politikaların yürürlükte olacağını ifade ediyor ve ekonomik aktörleri bu konuda uyarıyordu. Tipik bir beklenti yönetimi söylemi. Bu açıdan “nas ekonomisi” söyleminin bir sakıncası yok. 

Öte yandan, bu nas söylemi Türk ekonomisindeki “ikili yapı”ya dikkat çekmesi açısından da son derece önemlidir. 

Evet Türkiye ekonomisinde karar vericilerin veya analistlerin göz önünde bulundurmaları gereken ik tip “ikili yapı” bulunmaktadır. Bunların birincisi para birimiyle ilgilidir. Ege Cansen’in uzun süreden beri altını çizdiği gibi Türkiye ekonomisi çift para birimli bir ekonomidir. Bu para birimlerinden biri TL, diğeri dolar ve/veya euro yani dövizdir. Cansen, Türkiye ekonomisinin kronik sorunlarından biri olan enflasyonu bu çerçevede değerlendiriyor. Enflasyonun ana sebebinin döviz fiyatlarının artması olduğunu ileri süren Cansen, ekonominin çift para birimli olması nedeniyle, Türkiye’de enflasyonla yüksek TL faiziyle değil düşük döviz fiyatıyla mücadele edildiğini ileri sürüyor. Cansen’e göre Türkiye yüksek faiz sıcak döviz çekmek için kullanıyor. Bu nedenle de Türkiye’de Batı ülkelerinde olduğu gibi enflasyon indirilirken ekonomide soğuma olmayabiliyor. Ortodoks ekonomi politikaları burada farklı sonuçlar verebiliyor. 

Türkiye ekonomisindeki Ortodoks ekonomi politikaları uygulanırken dikkat edilmesi gereken bir başka “ikilik” ekonomik aktörlerin bir bölümünün ekonomik davranışlarının dini inançları nedeniyle standart kalıplardan farklılık göstermesidir. Türkiye’deki toplumsal yapı dikkate alındığında ekonomi pratiğinin dini referanslardan etkilendiğini görmezden gelmek yanlış olur. 

Olgu merkezli bakmanın temel koşulu gerçekçi olmaktır. Olguları olduğu gibi görmek gerekir. Türkiye’deki ekonomik hayatın da dini hassasiyetlerden etkilenmediğini söylemek mümkün değildir. Bu çerçevede “nas ekonomisi” yani ekonomik aktörlerin dini referansla ekonomik kararlarını alması ve davranması hayali bir durumdan ziyade gerçek, somut ve pratiği olan bir durumdur. 

Örneğin, Türkiye’deki katılım bankacılığı “nas ekonomisi”nin bir unsurudur. Faizin haram olduğu inancıyla bankadan uzak duran kesimin tasarrufları bu kanalla ekonomiye aktarılmaktadır. Bugün itibariyle katılım bankacılığının toplam sektör içindeki payı yaklaşık yüzde 10 civarına yükselmiştir. Bu oranın mütedeyyin kesimin elindeki tasarrufun ne kadarını temsil ettiğini bilmiyoruz. Ancak, sistem yeterince tanınır, insanların inanç açısından sisteme olan güveni güçlendirilirse katılım bankacılığının daha da büyüyebileceği ileri sürülebilir.  

Ekonomik aktörlerin inanç kaynaklı davranışlarının bir başka örneğini altına yönelik tasarruf davranışında görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir habere göre Türkiye’deki yastık altın miktarı 2024 yılı itibariyle yaklaşık 3 bin ton. 3 bin ton altın ekonomiye hiçbir katkısı olmadan yastık altında duruyor. Neden? Parasal karşılığı yaklaşık 363 milyar dolar olan bu tasarrufların bir bölümü olsun neden yatırıma dönüşmüyor? 

Yastık altı altının ekonomiye kazandırılması adı altında bugüne kadar birçok uygulama yapıldı. Fakat anlaşılan başarılı olabilmiş değil. Bunun nedeni altını yastık altında tutanların bu tutumunu yeterince anlayamamak olabilir mi? “Nas ekonomisi” gerçeğini yeterince gözetmiyor olabilir miyiz?

“Nas ekonomisi” uygulamalarından biri de “zekat”tır. Bu ibadetin ne kadar yaygın olduğu ve ekonomik büyüklüğü konusunda ciddi bir araştırma yapılmış değil. Ancak sadece yastık altındaki altının zekatını 9 milyar dolar civarında olduğu ve devletin sosyal yardım harcamasının 2024 yılında devletin bugünkü kurlarla yaklaşık 12 milyar dolar olduğu dikkate alındığında, zekâtın ekonomik etkisi konusunda bir fikir edinilebilir. Tabii akademik ciddi araştırmalar şart. Yine de zekâtın yani “nas ekonomisi”nin ciddi bir büyüklüğe ulaşmış olabileceği açıkça görülüyor. 

“Nas ekonomisi” …  Evet. Ekonomiye olgu merkezli ve topluca baktığımızda, bakışımızı bütünleyen ve tamamlayan bir kavram. Ancak galiba olgu merkezli bakmadığımız için yeterince anlaşılmıyor. 

 


Baki Alkaçar

30.09.2025 10:55:00


Zabıta denetiminde kurtlanmış ve böceklenmiş ürünler ele geçirildi

Halatı kopan asansör genç anneyi hayattan kopardı

İzmir’de fabrikada korkutan yangın

Seydikemer’deki Ataş cinayeti sanıklarına ceza yağdı

Sinop kestane balı meme kanseri hücrelerini baskılayabiliyor

Kastamonu Üniversitesi’nde geleceğin sağlıkçılarının beyaz önlük coşkusu

Iğdır’da meydana gelen kazada 3 kişi yaralandı

Diyarbakır’da trafik kazası: 5 yaralı

Kocaeli’de fabrika inşaatında akıma kapılan işçi ağır yaralandı

Büyükçekmece’de zanlıları kovalayan polis aracı kaza yaptı: 1 ölü, 4 yaralı

Başsavcı Soydoğan,"Eğer adaletin tesisinde başarılı olamazsak, devletin temellerine zarar vermiş oluruz"

Sarıkaya’da 25 kök kenevir ele geçirildi

Sarıkamış Devlet Hastanesi’nde yangın tatbikatı gerçeği aratmadı

Erzurum polisinden sanal devriye

Hurdacılar köy meydanını çöplüğe çevirdi

Belediye başkanına sözlü saldırı

Jandarma aracına minibüs çarptı: 2 jandarma şehit, 1 vatandaş hayatını kaybetti