Siyasi yelpazenin bir kanadının sözcülüğünü yapan bir kanalda saatlerce bir kahveci, yelpazenin diğer kanadına yayın yapan başka bir kanalda saatlerce Pikaçu konuşuluyor? Yok kahvecinin arkasında şu varmış, yok Pikaçu şunu temsil ediyormuş falan filan. Pikaçu’nun yaratıcısı Ken Sugimori’ye Pikaçu üstünden ülkede olan biteni anlatabilecek biri var mı? Varsa da Sugimori bunları duyduğunda ne tepki verir acaba gerçekten bilmiyorum?
Yahu biz ne zaman bu kadar ayrıştık? Ne zaman her konuyu siyasi kutuplaşma malzemesi haline getirdik? Ülkede iktidar yanlılarının kahvecisi ayrı, muhaliflerin kahvecisi ayrı mı olacak? Mütedeyyinlerin çocukları başka çizgi filmler, sosyal demokratların çocukları başka çizgi filmler izleyecek? Herkes kendi siyasi görüşüne yakın olduğu/hizmet ettiğine inandığı marketten alışveriş yapıp, kendi gibi düşünen şarkıcıyı dinleyip diğerini tu kaka mı yapacak? AVM’lerde yönlendirmeler mi olacak; A partisini sevenler lütfen şu restoranlara, B partisini sevenler bu restorana diye? Allah aşkına bu işin sonu nereye varacak.
Üzücü bir kalp krizi sonucu erken yaşta vefat etti Volkan Konak. Allah rahmet eylesin. Sanatını, işini seversin sevmezsin. Ama bir şarkıcı üzerinden bile ayrışır mı bir toplum? Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan sosyal medya hesabından gayet naif bir şekilde rahmet dilemiş Volkan Konak’a. Altında yüzlerce negatif yorum; vay efendim nasıl yazarmışsın bunları da nasıl rahmet dilermişsin “yakılıp küllerinin savrulmasını isteyen” adama. Azıcık kafalarındaki dar yoldan çıkanlara küfür kıyamet. Yahu siz kimsiniz? Ruhban sınıfı mısınız? Benzer kutuplaştırıcı paylaşımlar siyasetin karşı mahallesindeki bağnaz kafalarda da aynı, değişen bir şey yok.
Siyasi polarizasyon, demokratik süreçlerin doğasında var olan bir rekabet unsurudur. Farklı görüşlerin ve çıkarların temsil edilmesi, siyasetin temel dinamiklerinden biridir. Ancak bu rekabet, toplumsal fay hatlarını derinleştirip, bireyler arasında düşmanlık ve ayrışmaya yol açtığında, demokratik kültürün sağlıklı işleyişini tehdit eder hale geliyor. Türkiye'nin siyasi tarihinde, farklı dönemlerde yaşanan kutuplaşmalar, toplumun çeşitli kesimleri arasında gerilimlere neden oldu. 1950'li yıllarda seçim dönemlerinde yaşanan sert çekişmeler, 1960'lı ve 1970'li yıllarda sağ-sol ayrımı üzerinden gelişen çatışmalar, siyasi kutuplaşmanın toplum üzerindeki etkilerini çok acı şekilde yaşattı bize, o günleri unutmamak lazım.
Günümüzde ise siyasi aktörlerin ve medya organlarının söylemleri maalesef toplumsal kutuplaşmayı artırıyor. Siyasetçilerin, kendi tabanlarını konsolide etmek amacıyla sert ve ayrıştırıcı bir dil kullanmaları, toplumun farklı kesimleri arasında ihtiyacımız olan empati ve diyalog zeminini zayıflatıyor. Bu durum, ortak değerler etrafında birleşmeyi zorlaştırarak, toplumsal uyumumuzu tehdit etmeye başladı. Siyasi rekabetin doğasında var olan farklılıkların, düşmanlığa dönüşmeden yönetilmesi, demokratik kültürün sağlıklı işleyişi için elzemdir.
Bu bağlamda, siyasi liderlerin ve medya temsilcilerinin, toplumsal barışı ve uzlaşıyı önceleyen bir dil ve üslup benimsemeleri gerekiyor artık.
Yapmayın, dünya bambaşka bir yere evrilirken kısır tartışmaların içinde bu topluma yazık etmeyin.
İyi Bayramlar…