Bu konudaki farkındalığı artırmak için bu hafta birkaç soruya cevap vermenizi isteyeceğim? Sorulardan birincisi, soru işareti yerine sayı koyma. Bunlardan birini önceki haftalarda sormuştum. Bu hafta ise aynı soruyu değişik görünümde soruyorum. Bakalım görünüm vereceğiniz cevabı etkileyecek mi?
Hazırsanız başlayalım;
Soru işaretlerinin yerine hangi sayıyı koyarsınız?
Birinci kalıp şöyle;
2 3 6 ?
Buna cevap verdiniz. Şimdi de bunu cevaplayın.
2
4 6
?
Peki şimdi de bunu;
?
6
4
2
Cevapları verdiyseniz şimdi kısa bir değerlendirmeye geçelim.
Bu soruları üniversitede sorduğumda öğrencilerin yaptığı ilk şey sayılar arasındaki ilişkiyi bulmak ve soruyu ona göre cevaplamak şeklindeydi. Gençler üniversite sınavlarına hazırlık aşamasında sayılar arasında ilişki kurmaya yönelik o kadar çok soru çözmüşlerdi ki, yan yana dizilmiş sayıları görünce ilk yaptıkları şey sayılar arasındaki ilişkiyi aramak oluyordu.
Peki siz ne yaptınız, siz de sayılar arasında ilişkiyi bulmaya çalıştınız mı?
Soruyu dikkatlice okuyup, acele etmemişseniz, böyle bir arayışa girmemiş olmanız gerekirdi. Ama hepimiz aceleciyiz. Soruda hiçbir yönlendirme yapılmadığı halde, sayıların bu şekilde yerleştirilmesinin bir nedeni var diye düşünmekten ve aralarındaki ilişkiyi saptamaya çalışmaktan neredeyse kaçamayız.
Neden her şeyde bir gerekçe-sebep arıyoruz? Bunun temel nedeni güven arayışıdır. Güvende olma ihtiyacı demek belki de daha doğru. Sebeplerin bilinmesi belirsizliği en aza indirir. Bu da ayağımızı nereye bastığımızı bilmemiz anlamına gelir. Görece bir güvenlik hissi verir.
Soru sayılar arasında bir ilişki kurmayı işaret etmediği halde neden ilişkiyi çözmeye çalışıyoruz? Çünkü dünyayı ilişkiler ağıyla kavrıyor her şeyi kategorize ediyoruz. Yan yana duran her şeyi kişileri, eşyayı ve burada olduğu gibi sayıları birbiriyle ilişkili olduğunu düşünme eğilimimiz var. Kişilerle ilgili muhtemelen birçok örnek gelmiştir aklınıza.
Diyelim ki hiç kimse sormadığı halde siz bu sayılar arasında bir ilişki kurdunuz ve soru işareti yerine bir sayı koymaya karar verdiniz. Hangi sayıyı koydunuz?
Tabii bu, sayılar arasında nasıl bir ilişki olduğu varsaymanıza göre değişmiştir. İkişer ikişer artan bir sıralama söz konusu olduğunu düşünmüşseniz 2 4 6’dan sonra 8 demişsinizdir. Ya da 2 4 sıralamasını esas almış, 2+4 eşittir 6 dedikten sonra son sayıyı bir öncekiyle toplayarak cevap vermiş ve 4+6 eşittir 10 demiş de olabilirsiniz. Veya yine 2 4 sıralamasından hareketle sonraki sayının bütün önceki sayıların toplamı olduğunu farz ederek, 2+4 6 ya eşitse, 6’dan sonraki sayı da 2+4+6 eşittir 12 demişsinizdir.
Cevabınız bunlardan biri mi? Bir cevap bulduktan sonra acaba sorunun başka bir cevabı var mı diye sordunuz mu kendinize, yoksa bulduğunuz cevapla yetindiniz mi? Herhangi bir cevap bulduğumuzda bu sorunun başka bir cevabı var mı diye sormamız son derece güçtür. Niye? Çünkü doğası gereği insan fazla enerji harcamaktan kaçınır, tembeldir.
Birinci soruyu cevapladıktan sonra ikinci soruyu cevaplamaya çalışırken zorlanıp üçüncü soruya mı geçtiniz? Geçmiş olmalısınız. Bu soru biraz karışık. Zihnimiz karmaşıklığa karşıdır. Düzeni sever. Düzensizlik yorucudur.
Üçüncü soruya da birinci soruya verdiğiniz cevapla aynı herhalde. Peki ikinci sorunun cevabı da muhtemelen aynıdır dediniz mi? Bunu demek kadar normal bir şey yok. Dünyaya hep şemalarla bakarız. Aynı sayıların yer aldığı sıralama sorularına aynı şemayı kullanarak aynı şekilde yaklaşmak ve aynı cevabı vermekten daha doğal ne olabilir.
***
Bu üç soru, hayata karşı duruşumuzu ne kadar da yansıtıyor değil mi?
Hiç kimse söylemediği halde, sırf alışkanlığımız nedeniyle sayılar arasında bir ilişki olduğunu varsaydık ve onu aramaya koyulduk. Aslında ilişki yoksa soru işareti yerine hangi sayıyı koysak doğru cevap o olurdu. Yani 0 veya 1 veya 1000 aynı şekilde doğruydu. Sonsuz seçenek vardı.
Ama biz bir neden-sonuç alışkanlığıyla sayılar arasında ilişki kurmaya çalıştık. Bulduğumuz ilk cevabı da doğru saydık. Başka bir cevap aramadık. Aramamıza da gerek yoktu çünkü cevabımız ister 8, ister 10 isterse 12 olsun doğru cevaplardı.
Gerçekten, cevaplarımızın farklı olması birimizin doğru, diğerlerimizin yanlış olduğu anlamına gelmiyor. Hepimiz haklıyız hepimiz doğruyuz. Ancak kısmen, sınırlı ölçüde. Çünkü sayılara yaklaşımımız ve aralarındaki ilişkiyi tanımlamamız yeterince kapsayıcı değil.
Peki, en kapsayıcı, en genel, en açıklayıcı ve en kabul edilebilir varsayım hangisi? Bir sonraki sayının bir önceki sayıdan büyük olduğu varsayımı. Tamam, bu varsayım en doğru varsayım mı? En kapsayıcı olduğuna göre evet, en doğru varsayım bu. Öyleyse, en doğru varsayımın en doğru cevabı ne? 6’dan büyük bütün sayılar. Neredeyse sonsuz. Sonsuz sayıda cevap var yani.
Hayat böyle… Bakışımız ne kadar derine iniyor kapsayıcı oluyorsa, cevap sayısı o kadar çoğalıyor, o kadar sonsuza yaklaşıyor.