Ülke ekonomisi de ailelerde başlar.
Şimdi toplumumuza yönelik ekonomik yatırımları beraber inceleyelim, yatırımlarda duygusal mıyız? Değil miyiz? Kararı siz verin.
Ninelerimizden kalma yastık altı ile başlayalım, Altının ekonomiden çekilip evlerde saklanma hali. Burada amaç kazanmak değil, korunmaktır. Harp olur , garp olur davası…
Kefen Parası, zor zamanlar için biriktirilen daha küçük ölçekli altınlar, kolye, yüzük, küpe gibi… Hele bir de evin reisi serbest çalışan bir esnafsa , ailede de daha çok bu şekilde biriktiren anneler oluyor. Bu da güven duygusu ile ilgili batarız, çıkarız davası.
Beşibiryerde, bu da ya düğünde takılmıştır ya da düğünde takmak için saklanır, veya kız evlat için hazırlanıp, saklanmıştır. Neticede saklanır. Düğün , dernek olur davası.
Fiziki Altın, elinizin altında her an bulunup okul taksidi, ev taksidi gibi tökezlendiği an kullanılmak üzere , en yakınınızda duran sarı çil altınlar…Borç olur , harç olur davası.
Davalar bu kadar çok olunca yatırımlarda aslında hep harcamak için oluyor.
Türk ailelerinde borç namustur. Durum böyle olunca kart borcu, ev borcu kişilerin borcu, her zaman ailenin de borcu olur ve kapatmak için mutlaka çabalanır. Kapatıldığı anda da aile bireyleri bile altın üzerinden birbirlerine borçlanır.
Yatırım yaparken karşılaşılan en büyük zorluklardan biri ise kaygıdır. Parayı kaybetme riski, birçok insanı korkutur. Bu kaygı, genellikle bilinmeyenle ilgili duyulan endişeden kaynaklanır. Şuan ki coin ve borsa yatırımları gibi. Yatırım yaparken kaygıyı yönetmenin en iyi yolu ise bilgi sahibi olmaktır. Coğrafi durumumuzdan kaynaklanan Ortadoğu şartlarında ise gelişen anlık durumlarda bilgi edinmek de bir o kadar zor olduğu için kaygı eşiği yüksek bireyler olduk hepimiz.
Aslına bakarsanız, birikim yapmak ve yatırımlarınızı büyütmek, geleceğe daha güvenle bakmanızı sağlar. Yatırımların getirdiği bu psikolojik ferahlık, genel yaşam kalitemizi artırır. Mali açıdan güvende hissetmek, stres seviyelerini düşürür ve daha sağlıklı, huzurlu bir yaşam sürmemize yardımcı olur.
1946 yılından başlayan bizim de çocukluğumuzda kutladığımız Yerli Malı Haftası bu işin en temeli. 1983 yılında adını Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası olarak değiştirmiş olsa da yerli tüketimin bilinçli olarak artırılması her dönem hedeflenmiştir. Bu hafta süresince tutumlu olmanın, yatırım yapmanın ve ”yerli malı kullanmanın önemi” vurgulanır. Acaba günümüzde bu farkındalık yeterince devam ediyor mu sorgulamak gerek.
12-18 Aralık tarihlerinde kutlanan bugünleri gelin hep beraber dedelerimizden, ninelerimizden gördüğümüz şekli ile çocuklarımıza anlatalım.
Üretmek ve değerlendirmek için bu yatırıma gerçekten ihtiyaç var.
Belki de altın kural; Tutum, Yatırım ve Yerli Malı haftasından geçiyordur. Bu tutumu hayatımıza yansıtmak, ekip, biçmenin, tasarruf etmenin, her şekilde üretmenin, duygusal olmanın yanında bir o kadar da finansal bir kalkınmanın yapı taşı olduğu kesin.