Ulaş Kaya

Tarih: 28.03.2025 00:32

Genel başkanlıktan liderliğe: Özgür Özel

Facebook Twitter Linked-in

Muhalif seçmen 2023’teki seçim mağlubiyetinin ardından sandığa olan inancını tamamen yitirmiş, Altılı Masa’nın tüm bileşenleri tek tek dağılmış, muhalif blok deyim yerindeyse yerle yeksan olmuştu.

Muhalif seçmenin son umut olarak gördüğü 2023 seçimlerindeki ağır mağlubiyetin ardından yaklaşan yerel seçim öncesi parti teşkilatında 2019’da kazanılan belediyelerin kaybedileceği korkusu hâsıl olmuştu.

Tam da böyle bir “gerileme ve dağılma” döneminde Kemal Kılıçdaroğlu gibi genel başkanlık koltuğunda 13’üncü yılını tamamlayan, delegeler üzerinde ciddi gücü olan bir adaya karşı yola çıktı Özel.

Kazanma ihtimali o kadar zayıf görünüyordu ki CHP’ye yakın bazı gazetecilerin mesleğini ortaya koyduğu iddialara  konu oluyordu.

Fakat değişimin karşı konulmaz gücü, parti içi demokrasiyi harekete geçirmiş ve Özgür Özel kurultayda genel başkan seçilmişti. Türk Siyasi tarihinde ilk kez bir genel başkan kurultayda seçim yoluyla değişmiş oluyordu.

Siyasi Partiler Yasası’nın genel başkanlara sağladığı olağanüstü yetkiler, 100 yıllık bir partinin genç genel başkanının emrindeydi artık.

Genel Başkanlık koltuğuna oturur oturmaz önce imajını yeniledi Özel, gözlük gitti, saç bakımı değişti, ses tellerinden bıçak altına yattı.

TBMM’nin nazik atmosferinde yoğurduğu siyasi hamuruna genel başkanlık mayasını katması, kürsülere, geniş kalabalıklara, heyecanlı kitlelere alışması zor oldu. Grup Başkanvekili Özel’den Genel Başkan Özel’e evrilme süreci sancılı geçti. Bu süreçte çok eleştirildi, genel başkanlığı sayısız kez tartıya çıkarıldı. Her siyasi hamlesi “acemilik ”yaftasına maruz kaldı.

İlk önemli icraatı CHP’yi 6’lı Masa’nın psikolojik yükünden kurtarmak oldu. Kırmadan, dökmeden, muhalif cepheye saldırmadan Millet İttifakı’ndan kopardı partisini. “İYİ Parti’nin desteği olmadan İstanbul ve Ankara kazanılamaz” ezberine karşı çıktı. İttifakın pusulada değil, gönüllerde kurulacağına inandı.

Böylesi bir ortamda girdiği ilk seçimde 46 yıl sonra CHP’yi birinci parti yaptı. 

Beklentilerin de üzerine çıkan seçim zaferinin ardından bir zamanlar kendisine “emanetçi genel başkan” diyenler, “2028’te Cumhurbaşkanı adayı ol” demeye başladı.

Yerel seçimin galip genel başkanı pek tabi Cumhurbaşkanı adayı da olabilirdi, hakkıydı. Fakat, genel başkan egosunun zihnini bulandırmasına izin vermedi. Sokağın sesine kulak tıkamadı. Halkın işaret ettiği iki isimden birini günü geldiğinde aday yapacağını sayısız kez söyledi.

İmamoğlu ve Yavaş arasında yaşanması muhtemel adaylık krizine ilk günden itibaren siper oldu. Ankara ve İstanbul gibi çok önemli iki kentin belediye başkanlarının enerjilerini birbirine karşı harcamasına engel oldu. Ne Mansur Yavaş’ı küstürdü, ne Ekrem İmamoğlu’nu ezdirdi. 

Atatürk’ün koltuğunun son emanetçisi Özel, parti genel başkanlığından liderliğe geçişini Saraçhane Meydanı'nda yüzbinlerin enerjisini sokaktan sandığa yönlendirerek tamamladı.

Aday belirlemek için uygun gördüğü ön seçim stratejisi muhalif basın tarafından bile yerden yere vuruluyordu ama kimse o gün geldiğinde insanların CHP’nin kurduğu “aday belirleme ”sandıklarına koşacağını hayal dahi edemiyordu.

İBB'ye kayyum atanma riski bertaraf edilene kadar mitili Saraçhane’ye attı. Bir yandan da partiye kayyum atanması riskini önlemek için olağanüstü kurultay kararı aldı. 

Partinin küskünlerini bir araya topladı, asla yan yana gelmez denilenleri yan yana getirdi. 

Fikrime katılmayanlar olacaktır elbette ama son olarak şunu söylemem gerekir ki CHP, Bülent Ecevit'ten sonra ilk kez lidere kavuşmuştur.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —