Dünyayı algılar ve anlamlandırırken çevremizdeki her şeyi birbiriyle mukayese eder birbiriyle ilişkilendiririz.
Bu yaklaşımımız doğrudan hayatta kalma refleksimizle ilgilidir. Çevremizde olup bitenlerin hangilerinin olumlu hangilerinin olumsuz olduğunu, neyin tehdit neyin fırsat olduğunu bilmek zorundayız. Hiçbir şeyi veya olayı bir başkasıyla mukayese etmeden veya ilişkilendirmeden kavrayamayız.
2. Her şeyi kategorize ederiz.
Bunun doğal sonucu olarak çevremizdeki nesneleri cinslerine göre olayları da sonuçlarına göre kategorize ederiz. Her şeyi kategorize ederiz. Sezen Aksu’nun “beni kategorize etme”si bile bir kategoridir. Grupları bireylerin özelliklerine göre, bireyleri de içinde yer aldıkları gruplara göre kategorize ederiz.
3. Her şey için açıklamalarımız, zihinsel modellerimiz vardır
Çevremizde olup biten her şeyde bir sebep ararız. Her olayın sebebini bulmak isteriz. Hayatta kalma güdümüz bizi olayların sonuçlarına bakarak sebeplerini bulmaya ve her olay için ayrı bir zihni model oluşturmaya zorlar. Her şey için zihinsel modelimiz vardır. Dünyaya bu modellerle bakarız.
İnsan, zihinsel modelleriyle çevresindeki belirsizliği ortadan kaldırır. Belirsizlik tedirgin eder. Güvensizlik duygusunu tetikler. Zihinsel modellerin oluşumu ne kadar kolaysa, ortadan kaldırılması da o kadar zordur[1]. Eğer kullandığımız zihinsel model, çevremizi anlamak konusunda yeterliyse neden değiştirelim. Zihinsel model söz konusu olduğunda tutucuyuz.
4. Statükocuyuz
İnsan bulunduğu ortamda ve bulunduğu anda kendini güvende hissederse (ki alışkanlıkların tamamı bu duyguyu besler konumunu değiştirmek istemez. İnsan statükocudur. Doğası gereği. Ya da hayatta kalma refleksi gereği. Statüko, bir anlamda, Cennetimizdir, bırakmak istemeyiz. Her şeyiyle bildiğimiz, tanıdığımız, güvende olduğumuz, mümkün olan en az çaba harcadığımız bir ortamdır statüko.
Temel olarak; insanoğlu mukayeseyle dünyayı kavrar. Her şeye göreceli bakar. Her şeyi birbiriyle ilişkilendirir. Her şeyi kategorize eder. Her şey için bir işleyiş şeması, zihinsel modeli vardır. İçinde bulunduğu ortam güvenli bir ortamsa, o ortamdan dışarı çıkmak istemez. Statükocudur. Şimdicidir ve az enerji harcamaya ayarlıdır. Hayatta kalmanın temel mekanizması budur. Bu da düşünme ve karar alma şeklimizi belirler.
Alışkanlıklarımız, oy verme davranışlarımız, günlük rutinlerimiz bunu göstermiyor mu?
Günün sorusu:
|
[1] Daniel Kahneman, Thinking Fast and Slow, Farrar, Strauss and Giroux. Nex York, 2011