Bu Espressolab kahvecilerinin sahiplerinin babalarını tanırım. Asıl işleri kahve değil, süt tatlısıdır. Hem de öyle böyle değil, dünyanın en iyi sütlacını yaparlar. Aile, Artvin Yusufeli’nden, hemşerilerim. Onlar Barhal’lı, ben Zorhane’liyim. İyi esnaftırlar. Dede mesleği sütçülüğü öyle bir noktaya taşıdılar ki bugün o gelenek “modern kafe kültürü”yle birleşip Espressolab markasına dönüştü.
Yani işini bilen, alın teriyle büyüyen bir aile hikâyesi bu. Üniversite gençliğinin kahve tutkusunu fark edip kampüs kantinlerinden zincirleşmeye uzanan bir başarı öyküsü… Ta ki siyasetin gölgesi düşene kadar.
⸻
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından başlattığı boykot çağrısında Espressolab’i de hedef aldı. “Kahvenin her türlüsünü severim ama bunu sakın Espressolab’den içmeyin,” dedi. Sebep belliydi: markanın sahipleri AK Parti’ye yakın bulunuyordu.
Nitekim kısa bir Google araması bile, ailenin köklerine ve Kadir Topbaş’la olan akrabalık bağlarına ulaşmaya yetiyordu. AK Parti isminin Artvin Yusufeli Barhal köyünde, Mevlüt Kocadağ’ın evindeki toplantıda konulduğunu bilen bilir.
Boykot kısa sürede etkisini gösterdi. Ancak asıl şaşkınlık bundan sonra yaşandı. CHP lideri Özel, geçtiğimiz haftalarda yaptığı bir mitingde “boykot listesini güncellediklerini” söyleyip Espressolab’i bu listeden çıkardıklarını açıkladı.
Neden mi? Kendi ifadesine göre, markanın temsilcileri gelip “bağış” adı altında 19 Mart fonuna katkı sözü vermiş. Sonra bu söz yalanlandı, “para konuşulmadı” denildi, ama ortada herkesin duyduğu, kayda geçen bir ifade var: “Geldiler, konuştuk, bağış sözü verdiler.”
⸻
Evet, ben de anlamadım.
Espressolab listeden çıktı mı, çıkmadı mı?
Çıktıysa, neyin karşılığında çıktı?
Siyaset ticaret değildir. Hele itibar, pazarlık masasında satılamaz. Bu boykot gerçekten bir bedel karşılığı kaldırıldıysa, o zaman mesele sadece bir kahve markasının değil, CHP’nin kendi itibarının satışıdır.
Evet, CHP itibarını satmıştır.