Türkiye yine yanıyor. Üstelik sadece ağaçlar değil, nefesimiz yanıyor, içimiz yanıyor, vicdanlarımız kavruluyor. Bu aylarda dünyanın pek çok yerinde orman yangınları yaşanabilir, evet. Ancak bizdeki yangınlar artık doğanın değil, ihmalkârlığın eseri gibi duruyor. Her yaz aynı senaryo: Ormanlar cayır cayır yanıyor, biz ekran başında izliyoruz. Ve sonra… unutuyoruz.
Ama artık unutulmaması gereken bir noktadayız. Çünkü bu yangınlar yalnızca ağaçları değil, geleceğimizi de kül ediyor. Bu sene kabak tadı vermekten öteye geçti. Bıçak kemiğe dayandı. Canımız, ciğerimiz yanıyor ve her yaz biraz daha soluyoruz.
Düşünsenize, Orman Genel Müdürlüğü’nün yangınla mücadele için elinde olmayanlar listesi, elindekilerden uzun: Eksik helikopter, eksik ekipman, yangına dayanıklı olmayan kıyafetlerle canını ortaya koyan personel… En temel ihtiyaçlardan bile yoksun bir yangınla mücadele sistemiyle ormanlarımızı koruyamayız. Ve sonra dönüp milyonluk tanıtım kampanyalarına, yurt dışındaki ormancılık eğitimlerine, gösterişli protokollere bakıyoruz. Bu mudur yeşil vatanı korumak?
Bir yanda Azerbaycan’da eğitim, Makedonya’ya helikopter “hediyesi”… Diğer yanda kendi topraklarında, alevlerin ortasında yanarak şehit düşen işçiler… Sahi, kendi evimizdeki yangını söndürmeden neden başkalarının evine su taşıyoruz?
Bu ülkenin ciğerlerini savunan insanlar var. Yangının ortasında, yaşamını tehlikeye atarak ormanlara koşan insanlar. Onlar için doğru kıyafet, donanım, helikopter çok değil; en temel hak. Onlara bu şartları sunamamak devletin değil, bizlerin de ayıbı.
Geceleri uyuyamaz olduk. Sabahları hep bir umutla, “Bugün güzel bir haber gelir mi?” diyerek uyanıyoruz. Oysa gelen hep aynı koku: Duman. Her yangında biraz daha eksiliyoruz. Doğayla birlikte içimiz de tükeniyor.
Ve biz… bir kahkaha atıyoruz, ardından bir iç çekiyoruz. Çünkü başka türlü baş edemiyoruz bu yangınla. Ama artık yetti. Yangın artık sadece ormanda değil. Yüreğimizde, vicdanımızda, geleceğimizde.
Umarım bundan sonra tek yanan, umutla dikilmiş kamp ateşlerimiz olur. Umarım artık gerçekten bir önlem alınır. Çünkü bu ülkenin ormanları bizim. Ve orada canı pahasına savaşan insanlar bizim emanetimiz. Bu emanete sahip çıkmak hepimizin görevi.
Sevgi ve umutla kalın.