Sedat Altunay

Tarih: 17.06.2025 13:25

Akrabamız Hititler

Facebook Twitter Linked-in

Hititler, Anadolu’nun tamamını, Suriye’yi ve Kıbrıs’ı içine alan bir bölgeye hükmeden güçlü bir uygarlık kurmuşlardı.

Bu imparatorluk, pişmiş kilden çivi yazısıyla yazılmış 186 maddelik Hitit Kanunları ile yönetiliyordu. Bugün bile hayranlık uyandıracak bu yasal sistem, bir tür yazılı anayasa niteliğindeydi. Yerli ve yabancı tüccarlar için güven ortamı yaratıyor, cezalandırma anlayışında intikamdan çok onarma (rehabilitasyon) yaklaşımını öne çıkarıyordu. Bazı suçlarda para cezaları uygulanıyor, ölüm cezası ise binlerce yıl önce kaldırılmıştı.

Hititler, kadınlara tanıdıkları haklarla da çağlarının ilerisindeydiler. Kadının korunması, miras hakkı ve dul kadınlarla yetimlerin haklarının güvence altına alınması Hitit hukukunda yer buluyordu.

Çok tanrılı inanç sistemine sahip bu uygarlık, farklı inançlara hoşgörülü yaklaşımıyla dikkat çekiyordu. Diplomasiye, barışa ve akrabalık temelli ilişkilere önem veriyor, savaş yerine müzakereyi önceleyen bir anlayış sergiliyorlardı. Buna en iyi örnek, tarihin bilinen ilk yazılı barış antlaşmalarından biri olan Kadeş Anlaşması’dır.

Hititlerle İsrailoğulları arasında da tarihsel kaynaklarda düşmanca bir ilişkiye rastlanmaz. Bazı metinlerde, iki halk arasında zaman zaman dostane bağlar kurulduğu ve ticari/siyasi ilişkilerin geliştiği belirtilir. Kutsal metinlerde de karşılıklı destek örneklerine yer verilmektedir. Bunlar tarihsel temasların çok yönlü olduğunu gösteriyor.

Bugünkü İsrail Devleti ile Türkiye arasındaki ilişkilere de bu tarihsel çok yönlülük perspektifinden bakmak gerekir. Son 75 yılda zaman zaman gerilimler yaşansa da iki ülke arasında diplomasi, ekonomi ve savunma alanlarında iş birliği dönemleri de olmuştur.

Ortadoğu’da barış ve istikrar ancak karşılıklı güvene dayalı ilişkilerle mümkündür. Komşu ülkelerle ilişkilerimizde geçmişin yüklerini değil, geleceğin potansiyelini önceleyen bir tutum benimsenmelidir.

Türkiye’nin İsrail’le olan ilişkilerini de, duygusal ya da karşıtlık temelli söylemlere sıkışmadan; bölgesel barışa, bilimsel iş birliklerine ve karşılıklı çıkarlara dayalı olarak yeniden değerlendirmesi gerekir.

Ortak tarihimizde barışa öncelik vermiş Hititler gibi, biz de geleceği birlikte kurmak zorundayız.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —