Uzm. Dr. Müge Yetener, egzersizin sağlık üzerindeki olumlu etkilerinin saymakla bitmeyeceğini, öncelikli olarak hareket sistemine dahil olmayan psikiyatrik, nörolojik, metabolik, kardiyovasküler, akciğer hastalıkları ile kas-iskelet sistemi bozuklukları ve kanserde "ilaç" rolü oynadığını söyledi. Yetener; "Yürürken oluşan ‘umut molekülleri’ bizi hastalanmaktan koruyor, o yüzden hastalarımıza egzersiz reçete ediyoruz." dedi.
Acıbadem Bayraklı Tıp Merkezi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı ve Fonksiyonel Tıp Uygulayıcısı Uzm. Dr. Müge Yetener, vücudumuzda bulunan ve "umut molekülleri" denilen miyokinlerin egzersiz yaparken, özellikle de kaslar kasıldığında salındığını belirttti. Yetener; "Bu moleküller salındığında ruh halimizi, bağışıklık sistemimizi ve temelde vücudumuzdaki her organı (hatta beynimizi) etkilerler. En basit egzersiz olan yürüyüş bile duygusal olarak daha iyi hissetmemizi sağlarken, bilişsel işlevi, hafızayı ve yaratıcılığı da geliştirir. Yürürken oluşan ‘umut molekülleri’ bizi hastalanmaktan koruyor, o yüzden hastalarımıza egzersiz reçete ediyoruz." dedi.
Hareket, kronik hastalık riskini azaltıyor
Uzm. Dr. Müge Yetener, fiziksel hareketsizliğin çoğu kronik hastalığın birincil nedeni olduğuna dikkat çekti. Yetener, en az 35 kronik rahatsızlığın birincil önlenmesinde fiziksel aktivitenin etkisinin bilindiğini kaydetti. Egzersizin yararlarını; "vücuttaki iltihabı azaltır, kan şekerini kontrol eder, kanser hücreleriyle savaşır, beyin hücrelerini geliştirir ve daha fazla yağ yakar" olarak sıralayan Uzm. Dr. Yetener, şöyle konuştu: "Dikkat çekici bir şekilde egzersiz, öncelikli olarak hareket sistemine dahil olmayan hastalıklarda da ilaç rolü oynar. Bunlar psikiyatrik hastalıklar (depresyon, anksiyete, stres, şizofreni), nörolojik hastalıklar (demans, parkinson hastalığı, multipl skleroz), metabolik hastalıklar (aşırı kilo, hiperlipidemi, metabolik sendrom, polikistik over sendromu, tip 2 diyabet, tip 1 diyabet); kardiyovasküler hastalıklar (hipertansiyon, koroner kalp hastalığı, kalp yetmezliği, serebral apopleksi ve aralıklı topallama); akciğer hastalıkları (kronik obstrüktif akciğer hastalığı, astım, kistik fibrozis); kas-iskelet sistemi bozuklukları (osteoartrit, osteoporoz, sırt ağrısı, romatoid artrit); ve kanser. Vücudumuzda bulunan ve miyokinler denilen moleküller egzersiz yaptığımızda, özellikle kaslarımız kasıldığında salınıyor. Salındıklarında ruh halimizi, bağışıklık sistemimizi ve temelde vücudumuzdaki her organı (hatta beynimizi) etkiliyorlar. Araştırmacıların miyokinlere "umut molekülleri" demeye başlamalarının nedeni bunların beyin düzeyinde stresten kurtulmaya yardımcı olmalarıdır. Egzersiz sırasında kaslardan salınan miyokinler - stresi, kaygıyı ve depresyonu azaltmada önemli bir rol oynarken aynı zamanda dayanıklılığı ve olumlu ruh halini teşvik eder. Araştırmalar egzersizin sadece duygusal olarak daha iyi hissetmenizi sağlamadığını, bununla birlikte bilişsel işlevi, hafızayı ve yaratıcılığı da geliştirebileceğini göstermiştir. Kaslarımız BDNF gibi miyokinler salgıladığında, yeni beyin hücreleri üretmeye ve yeni sinir yolları oluşturmaya yardımcı olarak zihnimizi keskin ve uyumlu tutarlar. Dahası, umut molekülleri beynimizi kronik stresin zararlı etkilerinden korumaya yardımcı olabilir. Ancak egzersiz yaptığımızda ve bu koruyucu molekülleri serbest bıraktığımızda, kortizol gibi stres hormonlarının zararlı etkilerine karşı etki ederek beyin sağlığını korurlar."
Hangi egzersiz türleri bu yararları sağlar?
Egzersiz olarak yürüme, koşma, yüzme, pilates, yoga vs. bunlardan birinin yapılmasının hiç yapmamaktan iyi olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Yetener, yürümenin, hareketsiz yaşam tarzını değiştirmenin ve sağlığı iyileştirmenin pratik ve eğlenceli bir yolu olduğunu ifade etti. Yürümenin ölüm riskini azaltmada etkisinin kanıtlandığını belirten Uzm. Dr. Yetener, bu konuda yapılan araştırmaların sonuçlarına da değindi ve şunları söyledi: "Kanıtlar; günlük 2000 adımlık her artışın 10 bin adıma kadar yüzde 10 daha düşük kardiyovasküler olay oranıyla ilişkili olduğunu, başlangıç seviyesine göre günlük 2 bin adımlık her artış için, bozulmuş glikoz toleransı olan bireylerde kardiyovasküler olay oranında yıllık yüzde 8 azalma olduğunu gösteriyor. Günlük adım sayısının artırılmasının duruş dengesi, bilişsel işlev, ruh sağlığı, metabolik sonuçlar, kardiyovasküler hastalık ve her nedene bağlı ölüm riskinin azalması gibi birden fazla sağlık sonucuna katkıda bulunduğunu göstermiştir. Çalışmalar, her nedene bağlı ölüm oranını azaltmada günlük adımların artırılmasının önemini vurguluyor. Aktivite kategorilerine göre; günde 5000 adımdan az hareketsiz yaşam tarzı, günde 5000-7499 adım düşük aktif, 7500-9999 adım biraz aktif, 10 bin -12 bin 499 adım aktif, 12 bin 500 ve üzeri adım son derece aktif yaşam kabul ediliyor. Optimum doz yaklaşık 7 bin - 9 bin adım/gündür. Ayrıca her türlü ölüme karşı koruma sağlayan günlük adım sayısının minimum dozu 3143 adım/gün olarak belirlenmiştir."