Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı, Marmara Denizi’nde yeniden etkisini gösteren müsilaj oluşumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Sarı, müsilajın yalnızca çevresel değil, ekolojik, ekonomik ve sosyo-psikolojik etkileri olduğunu belirterek, mücadelenin siyaset üstü bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini söyledi.
Prof. Dr. Mustafa Sarı, Marmara Denizi’nde aylar önce başlayan müsilajın, her geçen gün yoğunlaştığını ve yüzeyden deniz dibine kadar örümcek ağı gibi yayıldığını ifade etti. Sarı, yapılan bilimsel uyarılara rağmen, sorumluların müdahale konusunda yeterli adım atmadığını ve çözümün başkasından beklendiğini savundu. Müsilaj oluşumunu tetikleyen üç temel faktöre dikkat çeken Sarı, "Deniz yüzeyi sıcaklıklarındaki artış, Marmara Denizi’nin durağan yapısı ve azot-fosfor dengesini bozan yoğun kirlilik, birlikte etki gösterdiğinde müsilaj oluşumu kaçınılmaz hale geliyor" dedi.
Sürecin özellikle sonbaharda başladığını, ilkbaharda ise su sıcaklığının artışıyla müsilajın deniz yüzeyini tamamen kapladığını belirten Sarı, bu durumun özellikle sabit yaşayan deniz canlılarını olumsuz etkilediğini vurguladı. Sarı, "Denizle kurduğumuz yanlış ilişkinin bir sonucu olarak ortaya çıkan müsilaj, üçlü tetikleyiciden en az biri devre dışı kalıncaya kadar sürmektedir" diyerek, çözümün sadece yüzeyde temizlik yapmakla sınırlı kalmaması gerektiğini dile getirdi.
Suyun ısındığı temmuz ortasından sonra müsilajın yüzeyden kaybolduğunu ve bu noktada yetkililerin başarı açıklamalarıyla sorunu yok saymaya başladığını belirten Sarı, "Müsilajsız günlere ulaşmak için üçlü tetikleyici mekanizmadan en az bir bileşenin eksilmesi şarttır" dedi. Bu noktada kontrol edilebilecek tek faktörün kirlilik olduğunu vurgulayan Sarı, Marmara Denizi’ni kirletmeye devam edildiği sürece müsilajın daha sık ve yoğun görüleceğini belirtti.
Prof. Dr. Mustafa Sarı, Nilüfer Çayı örneği üzerinden bazı çözüm önerilerinin tehlike barındırdığına işaret ederek, "Çayı kirleten kaynakların durdurulması, arıtma tesislerinin etkin çalışmasının sağlanması ve kaçak deşarjların engellenmesi yerine, çayın borularla Marmara Denizi’ne ulaştırılması Nilüfer Çayı’nın bir atık kanalına dönüştüğünü kabul etmek anlamına gelir" dedi.
Sarı, Marmara Denizi Eylem Planı’na da değinerek, ileri biyolojik arıtmaya geçişte başarının yüzde 0,7 seviyesinde kaldığını belirtti. Yasal düzenlemelerin önemli olduğunu ancak esas başarının uygulamada sağlanması gerektiğini vurguladı.
Açıklamasının sonunda, "Müsilajı önlemek için yeni teknolojilere değil, MDEP’in uygulanması için siyaset üstü bir yaklaşıma ihtiyaç var" diyen Prof. Dr. Mustafa Sarı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı’nın Marmara çevresindeki yerel yöneticileri tekrar bir araya getirerek sorumlulukların açıkça ele alınması gerektiğini ifade etti.