Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye, ‘Gelecek İçin L’Oréal’ sürdürülebilirlik programı kapsamında geliştirmeye devam ettiği 2030 hedeflerini bilim, teknoloji ve insan odaklı uygulamalarıyla hayata geçirmeye devam ediyor. L’Oréal Türkiye 2025 Dünya Çevre Günü’nde sürdürülebilirlik çalışmalarındaki son gelişmeleri paylaştı.
L’Oréal Türkiye, sürdürülebilir dünya için geliştirilen hedefleri doğrultusunda attığı adımları Dünya Çevre Günü’nde duyurdu. Gücünü Teknolojiden Alan Sürdürülebilirlik, Gücünü Bilimden Alan Sürdürülebilirlik ve Gücünü İnsanlar İçin Kullanan Sürdürülebilirlik üç temel başlığı altında gelişmelerini duyuran şirket, daha yaşanabilir bir dünya ve sürdürülebilir güzellik için dönüşüm yolculuğunu geliştirmeyi sürdürüyor.
"Daha yaşanabilir bir geleceği birlikte inşa ediyoruz"
Sürdürülebilir geleceğin önemini vurgulayan ve L’Oréal Türkiye’nin sürdürülebilirlik ile ilgili gelişmelerinden bahseden L’Oréal Türkiye Ülke Genel Müdürü Sinem Sandıkçı Gökçen, "Şirket olarak sürdürülebilirliği sadece çevresel bir hedef değil, iş yapış biçimimizin ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz. 2020 yılında duyurduğumuz ‘Gelecek için L’Oréal’ hedeflerimiz doğrultusunda da çalışmalarımıza devam ediyoruz. Geçen sene başlattığımız IMPACT+ iş birliğimizde karbon ayak izimizi azaltmak için dijital kampanyalarımızı optimize etmeyi sürdürdük. Bu sene kapsamımızı genişleterek L’Oréal Türkiye çatısı altındaki tüm markalarımızda IMPACT+ uygulamalarımızı hayata geçirdik. Bilim temelli hedeflerle gezegenimizi korumak hedefiyle topluma değer katmak için çevresel ve sosyal projeler geliştiriyoruz. Dijital medya dönüşümünden, yeniden doldurulabilir ürünlerle atığı azaltan ürün portföyümüze; doğayı yeniden yeşerten tohum projelerinden, sektörümüzü dönüştürmeye yönelik kolektif inisiyatiflere kadar her alanda sürdürülebilirlik odağımızı büyütüyoruz. Pazarlama ve iletişim sektöründe net sıfır karbon emisyonunu hedefleyen Ad Net Zero Türkiye oluşumuna da destek olarak sektörel dönüşümün bir parçası olduk. Dahil olduğumuz tüm ekosisteme seslenerek beraber dönüşmenin gücüne inanıyoruz. Bilimi, teknolojiyi ve insanı bir araya getirerek daha yaşanabilir bir geleceği birlikte inşa ediyoruz" dedi.
Dijital dünyada karbon ayak izini azaltmak artık L’Oréal Türkiye çatısı altındaki tüm markaların hedefi
Yapılan açıklamaya göre, dijital dünyadaki karbon ayak izini azaltmak için harekete geçen ve sürdürülebilir dijital medya yaklaşımıyla öne çıkan şirket, 47 ülkede faaliyet gösteren Fransız start-up IMPACT+ ile yapılan iş birliği kapsamında, Türkiye’de dijital medya yatırımı yapan tüm L’Oréal markaları programatik video reklamlarında karbon salımını azaltma hedefiyle dijital içeriklerin optimizasyonuna gitti. 2024 itibarıyla şirket, dijital medya iletişimlerinde sürdürülebilirlik odaklı bir dönüşüm başlattı. IMPACT+ çözümlerinin tüm dijital medya planlarına entegre edilmesiyle, Çevresel Sürdürülebilirlik Programı (ESP) kapsamında dijital kampanyalardan kaynaklanan karbon emisyonlarında bir uçağın dünyanın çevresinde yaklaşık 12 tur atmasına eşdeğer karbon etkisine denk gelen oranda tasarruf sağlandı. İş birliği kapsamında kreatif dosya boyutlarının küçültülmesi, daha az veri aktarımı, bağlantı ve cihaz hedeflemeleri gibi stratejilerle 2025 yılı sonuna kadar dijital kampanyalardan kaynaklı karbon ayak izini azaltmak hedefleniyor.
Yürütülen iş birliğiyle, kreatif dosya boyutlarının küçültülmesi, daha az veri aktarımı sağlanması ve bağlantı ile cihaz hedeflemeleri gibi çevreci stratejiler hayata geçirildi. Şirket, dijital medya kaynaklı karbon ayak izini azaltmaya ve sürdürülebilirlik yolculuğuna devam edecek.
L’Oréal Türkiye Ad Net Zero Türkiye karbon hedeflerine katkı sağladı
Şirket, Reklam ve Pazarlama İletişimi Derneği (REPİD) çatısı altında ve sürdürülebilir iletişim pratiklerinin yaygınlaşması amacıyla hayata geçirilen Ad Net Zero Türkiye oluşumunun destekçileri arasında yer alıyor. Küresel ölçekte üyesi olan L’Oréal, pazarlama ve iletişim sektöründe net sıfır karbon emisyonu hedefi doğrultusunda beş ana eylem alanı belirleyerek sektör genelinde dönüşüm oluşturmayı amaçlıyor. Şirket, bu alanlarda hem kendi operasyonlarında hem de medya stratejilerinde dönüşüm oluşturarark sektörel değişime öncülük edenler arasında yer alıyor.
‘Gelecek için L’Oréal’ Sürdürülebilirlik Programı’nda geleceğimiz için bilim ışığında hedeflerini hayata geçirmeye devam ediyor
Sürekli gelişen çevre bilimindeki en güncel verileri dikkate alarak, teknolojinin sunduğu yeni olanaklara uyum sağlanması doğrultusunda gerekli aksiyonları alan ‘Gelecek için L’Oréal’ sürdürülebilirlik programı, 2030 yılına kadar en kapsamlı sürdürülebilirlik hedeflerini içeriyor. Bu hedefleri bilim temelli ve ölçülebilir stratejilerle destekleyen şirket, sürdürülebilirlik adına geliştirmeye devam ettiği hedefleriyle şeffaflık sağlıyor. Şirket çevresel, toplumsal ve iklimsel alanlarda yenilikçiliği ve sorumluluğu bir araya getiren bir yol haritası izliyor. ‘Gelecek için L’Oréal’ Sürdürülebilirlik Programı’nda ‘iklim değişikliğiyle mücadelede liderlik etmek’, ‘doğayı geleceğe taşımak’, ‘döngüselliği sağlamak’ ve ‘toplulukları desteklemek’ temelleri üzerine kurulan; sürdürülebilirlik hedefleri geliştirilmeye devam ediyor.
Bu bütünsel bakış açısı, şirketin sürdürülebilirliği yalnızca çevresel bir sorumluluk değil, aynı zamanda insan ve toplum odaklı kapsayıcı bir dönüşüm aracı olarak gördüğünü ortaya koyuyor.
Yeniden doldurulabilir ürünler ile dönüşüm: Daha az atık, daha fazla sürdürülebilirlik
Atığı azaltmak amacıyla şirket, yeniden doldurulabilir ürün portföyünü genişleterek tüketici alışkanlıklarını değiştirmeyi hedefliyor. Parfüm, cilt ve saç bakımını kapsayan birçok ürün, evde veya satış noktalarında yeniden doldurulabilir ürünler sunuluyor. Tüm ürünlerin yeniden doldurulabilir, geri dönüştürülebilir veya kompost yapılabilir hale getirilmesi amacıyla şirket 2030 yılına kadar saf plastik miktarını yüzde 50 azaltmayı, ambalaj malzemelerinin yüzde 50’sini geri dönüştürülmüş ya da biyobazlı kaynaklardan sağlamayı, ambalaj yoğunluğunu yüzde 20 azaltmayı hedefliyor.
Ayrıca ürün bileşenlerinin yüzde 75’inden fazlasının doğadan veya geri dönüştürülmüş kaynaklardan, kullanılan biyobazlı içeriklerin ise en az yüzde 90’ının sürdürülebilir biçimde temin edilmesi planlanıyor.
2030’a kadar sosyal etkiyi büyütme hedefi
Şirket, 2020 yılında başlattığı ‘Gelecek İçin L’Oréal’ Sürdürülebilirlik Programı kapsamında yalnızca çevresel değil, aynı zamanda toplumsal kalkınma ve eşitlik hedeflerini de önceliklendiriyor. 2030 yılına kadar 100 bin dezavantajlı bireyin işe erişimini sağlamak, 5 milyon kadının güçlenmesine katkıda bulunmak ve 10 milyon kişiye markalarımızın çevresel ve sosyal fayda programlarıyla ulaşmak taahhütleriyle sosyal etkisini artırmayı hedefliyor.
Bilim temelli, ölçülebilir ve insan odaklı bu yaklaşım; L’Oréal Türkiye’nin sürdürülebilirliği iş yapış biçiminin merkezine alarak, toplumu da bu dönüşümün bir parçası haline getirme vizyonunu yansıtıyor.
50 bin tohumla doğaya katkı
Şirket, gezegenimizin sınırlarına saygı duymak adına hedeflerini sadece üretim süreçlerinde değil, çevrenin ve toplumun her katmanında hayata geçiriyor. 2025 Yurttaşlık Günü Etkinlikleri kapsamında, Ecording ve Sosyal İklim Derneği iş birliğiyle yürütülecek projeyle; orman yangınlarından zarar gören bölgelerde, Muğla özelinde belirlenen alanlara drone teknolojisiyle, 6 bin metrekare alanı kapsayacak şekilde 50 bin tohum topu bırakacak. L’Oréal Türkiye çalışanlarının gönüllü katılımıyla tohumların hazırlanacağı projede, doğaya kolektif katkı sunulması hedefleniyor. Tüketicilerin yüzde 76’sı iklim değişikliği konusunda endişe duyarken, şirket bu bilinçle çevre dostu tüketim tercihlerine rehberlik ediyor.
İlhamını doğadan alan bilimsel dönüşüm
L’Oréal, inovasyonlarını çevreyle uyumlu hale getirmek amacıyla "Yeşil Bilim" yaklaşımını merkezine alıyor. Grup genelinde ürünlerin yüzde 65’i bitki temelli veya yüksek mineral içerikli doğal bileşenlerden oluşuyor. Bu dönüşüm, yalnızca içeriklerin doğasını değiştirmekle kalmıyor; doğayla kurulan ilişkiyi de yeniden tanımlıyor. Sürdürülebilirliğin sınırlarını yeniden çizen şirket, çevreye saygılı üretim modelleriyle sektörüne öncülük edenler arasında yer alıyor.
Yeşil bilimle gezegen dostu güzellik
L’Oréal’in 1 milyar euro yatırım yaptığı yeşil bilim stratejisi ile, yalnızca alternatif içerikler geliştirmeyi değil, aynı zamanda doğayla daha güçlü bir uyum içinde güzellik ürünleri üretmeyi hedefliyor. Bu strateji; yüksek performanslı bileşenleri yenilenebilir bitki bazlı kaynaklardan, atık azaltımı ve düşük enerji kullanımı prensipleriyle geliştirmeyi içeriyor. Bu çalışmalar sayesinde atık miktarı azaltılıyor, enerji tüketimi minimuma indiriliyor ve yüksek performanslı içerikler doğayla uyumlu yöntemlerle elde ediliyor.
Sürdürülebilir tarım ve etik tedarik zinciri
Şirketin sürdürülebilirlik vizyonu; su kaynaklarının korunması, toprak kalitesine duyarlılık, biyoçeşitliliğin sürdürülmesi ve karbon ayak izinin azaltılması gibi sürdürülebilir tarım ilkeleri doğrultusunda şekilleniyor. Bu ilkeler doğrultusunda yapılandırılan tedarik zinciri, markanın çevreyle kurduğu etik bağın temelini oluşturuyor. La Roche-Posay’in ikonik ürünü Cicaplast Baume B5, bu yaklaşımın canlı bir örneğini sunuyor. Üründe kullanılan içerikler, sürdürülebilir tarım prensipleriyle elde edilerek hem çevreye saygılı üretimi temsil ediyor hem de hassas ciltler için etkili onarım sunuyor.
Yeşil ekstraksiyon teknolojisiyle doğaya saygı
Şirket, doğal kaynakları (biyo)kimyasal dönüşüme uğratmadan formülasyona dahil etmeye olanak tanıyan yeşil ekstraksiyon teknolojileri sayesinde çevre dostu üretim süreçlerini bir üst seviyeye taşıyor. Bu yaklaşımın somut bir örneği, Lancôme’un ikonik Absolue Serum formülasyonunda görülüyor. Bu teknolojiyle, doğal kaynakların korunmasına özen gösterilerek kimyasal dönüşüm süreçleri minimuma indiriliyor ve çevreci içerikler, çevreye zarar vermeden yüksek verimlilikle elde ediliyor.