Şimdi Google üzerinden herkes Sırrı Süreyya Önder ismini araştırıyor. Ama inanın bana onun hayat hikâyesi sıradan arama motorlarına sığmaz.
Adıyamanlı bir Türkmen ailenin oğlu olarak 1962 yılında doğmuş. Berberlik yapan babası aynı zamanda arzuhalcilik yapıyor. Kaleminin kıvraklığını babasından almış olsa gerek. Baba erken yaşta ölünce okulun yanında çalışarak aileye bakıyor. Sonra ver elini Ankara. Mektebi Mülkiye’den mezun oluyor. Kamuda çalışmak yerine sanat ile iç içe bir hayatı seçiyor. Kürt olmasa da sol kimliği onu hep Kürt meselesine duyarlı kılıyor. Sinemadan siyasete uzanan bir yolculuğuna bir süre cezaevinde ara veriyor. Hayatı hikâye anlatıcılığı aslında. Entelektüel birikimlerini sinema aracılığı kitlelere aktarıyor. Siyasete girince hikâyelerini de meydanlara taşıyor.
Çözüm sürecinde 21 Mart 2015'te seslendirdiği barış mektubuyla gündem oldu. Çözüm sürecinden başarıya ulaşmadı ama o da yılmadı. Son olarak MHP Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin barış çağrısı üzerine elçilik görevi üstlendi. Devlet ile örgüt arasındaki ince diplomasi çizgisinde yürüdü. Bir tarafta devlet öte yanda örgüt bir de kendine umut bağlamış kitleler olunca narin kalbi bu kadar yükü kaldırmadı.
Sırrı Süreyya Önder siyaseten bana uzak olabilir. Ama insan olarak çok yakın. Bu ülke vatandaşları için ateşten gömlek giymek işte buna denir. Allah tez zamanda şifasını verir inşallah. Çünkü daha barış için yürünecek çok yol var.