Tarih: 23.05.2025 14:26
Gediz Havzası için harekete geçildi
Tarımsal ve doğal yaşam alanları bakımından önemli bir konumda olan Gediz Havzasının kuraklık tehdidine karşı korunması amacıyla Manisa Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ev sahipliğinde Tarım ve Orman Bakanlığı ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) işbirliğinde gerçekleştirilen "Toprak Çatlamadan Gediz’e Bir Damla da Sen Ol" temalı Uygulamalı Çiftçi Okulları Açılışı ve Liderlik Eğitimi programında Gediz Havzası Eylem Planı temel bileşenlerinin önemi ve uygulanabilirliği hakkında farkındalık oluşturulması sağlandı.
Manisa Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ev sahipliğinde Tarım ve Orman Bakanlığı ile FAO iş birliğinde "Toprak Çatlamadan Gediz’e Bir Damla da Sen Ol" temalı Uygulamalı Çiftçi Okulları Açılışı ve Liderlik Eğitimi programı gerçekleştirildi. "Tarımda Su Verimliliği", "Tarım, Biyoçeşitlilik, Su ve Kadın" konularında paneller düzenlenen etkinlikte, Gediz Havzası Eylem Planı temel bileşenlerinin önemi ve uygulanabilirliği hakkında farkındalık oluşturulması sağlanırken özellikle kadınların ve gençlerin karar alma süreçlerine katılımının sağlanması için liderlik becerilerinin geliştirilmesine yönelik eğitimler verildi.
Öte yandan proje kapsamında Manisa’nın Turgutlu ilçesine bağlı Irlamaz Mahallesi ile Salihli ilçesine bağlı Çaltılı ve Caferbey mahallelerinde modern sulama sistemleri ve iyi tarım konularında, Kula ilçesine bağlı Sandal Mahallesi ve İzmir’in Menemen ilçesine bağlı Yanıkköy Mahallesi’nde mera koruma ve münavebeli hayvan otlatma konularında toplam 5 adet Uygulamalı Çiftçi Okulu kuruldu. Ayrıca eğitim programında Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı Çaltılı Mahallesinde kurulan Uygulamalı Çiftçi Okulunda çiftçilere eğitimler verildi.
Verilen eğitimlerle çiftçilerin damlama sulama sistemi, münavebeli mera otlatması, sulama ihtiyacı olmayan fiğ ve yem bezelyesinin uygulama ekimi konularında kapasiteleri arttırılması hedefleniyor.
"Biyolojik çeşitliliğin kaybı artık bir ciddi bir tehdit"
Manisa Tarım ve Orman Müdürlüğü Konferans salonunda gerçekleştirilen etkinliğin açılış programında konuşan FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık, "Sadece su konusunda değil, meraların yönetimi ve aslında hayvancılık alanında da önemli olan biyolojik çeşitliliğin korunması da dahil olmak üzere tüm tarımı kapsayan çalışmaları içeren bir projenin içerisindeyiz. Projemizin içerisinde biyolojik çeşitliliğin korunmasına temas ediliyor. İklim değişikliğine uyma temas ediliyor. Toprağın korunması ve o iyileştirilmesine temas ediliyor. Tabii ki suyun verimli kullanılması çok önemli. Bunu hem yağmur hasadıyla hem akıllı sulama yöntemleriyle yapıyoruz. Ama topluluk temelli yönetişim var. Yani koordinasyon önemli, birlikte çalışma çok önemli. Yine sonuçta kırsal refahın arttırılması önemli. Burada dünyada da iklim değişikliği bir sorun. Doğal kaynakların aşırı kullanımı bir sorun. Biyolojik çeşitliliğin kaybı artık bir ciddi bir tehdit. Çünkü dünyada artık daha azda daha çok üretmemiz gerekiyor. 2050 yılına geldiğimizde dünya nüfusu 10 milyarı bulacak ve biz elimizdeki mevcut kaynaklarla en az yüzde 60 Daha fazla gıda üreteceğiz Bunu yapabilmemiz için de daha fazla suya ihtiyaç duyacağız. En az yüzde 35 daha fazla su kullanacağız. Ama sularımız giderek azalıyor. Bu demek ki elimizdeki mevcut suyu daha etkin kullanmamız lazım. Yeraltı su kaynaklarında daha verimli kullanmamız lazım. Yağmuru da daha etkin kullanmamız lazım. İşte o yüzden yağmur hasadı önemli. Kirlenmiş suyun tekrar temizlenip arıtılıp tekrar doğaya kazandırılması önemli. Sürdürülebilir ve güvenli gıda erişimi için tekrar elimizdeki tüm kaynakların en etkin şekilde kullanımı önemli. Bunun için de gıda israfının de önlenmesi önemli. Çünkü gıda israfını eğer yaptığınızda o kadar suyu da israf etmiş oluyorsunuz. Tabii bunun yanında çiftçinin emeğini de israf ediyorsunuz. O yüzden aslında bu bir döngü. Bunun içinde bu projelerle hepsini entegre, bütünsel bir şekilde biz anlatmaya gayret ediyoruz. Gediz projesi de aslında böyle bir proje" dedi.
"Ülkemiz yarıkurak iklim kuşağı içerisinde"
Programda konuşan Su Yönetimi Genel Müdürü Arife Sever, iklim değişikliğiyle beraber yaşanabilecek su kayıplarına dikkat çekerek "İklim değişikliği dünya var olduğundan beri bir süreç, doğal bir süreç. Ancak bu süreci hızlandıran, görünür kılan maalesef yine biz insanoğluyuz. Yanlış uygulamalarımız, aşırı tüketimler ve 1992’de hem biyoçeşitliğin korunması, hem iklim konusunda tüm ülkelerin harekete geçmesi konusunda birtakım sözleşmeler, anlaşmalar ortaya çıkıyor. Ve şu gerçek ortaya konuluyor ki dünya ısınıyor. Isınan atmosferle beraber taşkınlar, orman yangınları, kuraklık, olma tekerrürü ve şiddeti artıyor. Dolayısıyla bir takım tedbirler alınması lazım. Bu iklim değişikliğinin hızla etkilerini azaltmak için ne yapmak lazım? Öncelikle sıcaklığın azaltılması lazım. Ve şunu koyuyorlar ortaya. 2030 yılına kadar bu sıcaklık artışını 1,5 derecede olmadı, 2 derecede sabitleyelim. Aksi takdirde kuraklıkla, susuzlukla beraber biyoçeşitlilik yok olacak. Birçok bölgelerde deniz seviyesi yükselecek ve şehirler altında kalacak. Kuraklık nedeniyle de maalesef medeniyetler, ülkeler yok olacak. İşte bu noktada birtakım tedbirler belirlendi. Buna yönelik olarak işte bakanlığımız, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı da bir dizi çalışmalar yapıyor. Tarım Orman Bakanlığı olarak gıda güvenliğinin teminatı aslında su. Dolayısıyla suyun miktar ve kalite açısından korunması, kirliliğinin önlenmesi gerekiyor. Gediz’de şunu gördük ki burası hakikaten göz bebeğimiz, tarımın merkezi, biyoçeşitliğin de merkezi. Bununla beraber birçok sanayi kollarını da barındıran bir havzamız. Ama su konusunda, su nüfus proje projeksiyonlarımızı biz 25 havzada tamamladık. Baktığımız zaman Büyük Menderes, Küçük Menderes gibi Gediz havzamız da maalesef kuraklıkla mücadele ediyor. Projeksiyonlar bize 2030, 2050, 70 ve 100 yıllarına kadar biz iklim değişikliğinin su kaynaklarına et ikisinin ne olacağının cevabını bilimsel çalışmalarla ortaya koyduk. Ve o çalışmalar bize şunu gösterdi ki sıcaklıklarda artış olacak. Su kaynaklarımızda yaklaşık yüzde 20 2030 yılına kadar azalış. 2100 yılına kadar da yüzde 25 oranında azalış olacak. Biz zaten şu anda onu yaşıyoruz, onu gördük. Dolayısıyla ülkemiz yarıkurak iklim kuşağı içerisinde. Gediz havzası eylem planını ortaya koyduk. Cumhurbaşkanlığı Genelgesi’yle yayınlandı. Eşzamanlı olarak tüm ülkemizde değişen iklim şartlarında su verimliliği stratejisi ve eylem planını ortaya koyduk. 112 eylem planını. Bu eylem planında insan odaklıydı. Bireysel olarak su tüketimlerimizi nasıl yapmalıyız? Tarımda su tüketimi, su kullanımı nasıl olmalı? Sanayide su kullanımı nasıl olmalı? Yani suyun her damlasına nasıl sahip çıkmalıyız? Ve bütün bu sektörlerin entegrasyonu nasıl olması lazım? Planlama yaptık, politika, stratejiler belirledik, mevzuatlarını hazırladık. Şimdi uygulama zamanı. Uygulamada da eğitim ve farkındalık oluşturmak hakikaten çok önemli" diye konuştu.
"Gediz Havzası, gelecek kuşaklarımızın da yaşam kaynaklarından biridir"
Gediz Havzasının bölge ve Türkiye açısından büyük bir öneme sahip olduğunun altını çizen Manisa Valisi Vahdettin Özkan, "Gediz Havzası, yalnızca tarımımızın değil, doğal kaynaklarımızın, yerel ekonomimizin ve gelecek kuşaklarımızın da yaşam kaynaklarından biridir. Küresel iklim değişikliği, artan nüfus baskısı ve su kaynaklarımız üzerindeki yoğun kullanım baskısı hepimize çok önemli bir sorumluluk yüklemektedir. Bu sebeple, Cumhurbaşkanlığımızın genelgesi ile yürürlüğe giren Gediz Havzası Eylem Planı çerçevesinde, Tarım ve Orman Bakanlığımızın öncülüğünde yürütülen Sürdürülebilir ve Entegre Su Kaynakları Yönetimi Projesi, yalnızca bir çevre ve tarım projesi değil aynı zamanda bir toplumsal kalkınma projesidir. Bugün burada gerçekleştirdiğimiz ‘Toprak Çatlamadan Gediz’e Bir Damla da Sen Ol’ sloganıyla başlatılan liderlik eğitimi programı, yalnızca bir farkındalık etkinliği değil, aynı zamanda bilgiyle, katılımla, uygulamayla güçlenen bir dönüşüm hareketinin de göstergesidir. Bu proje bilgiyi sahaya taşıyan, insanı odağa alan, ortak akılla şekillenen bir değişim hareketinin somut adımlarıdır. Bozuk orman alanlarında gerçekleştirilen teraslama faaliyetlerinden, mera ıslah çalışmalarına, akıllı sulama sistemlerinden, yem bitkisi tohumu desteğine, uygulamalı Çiftçi Okulları’nın kurulmasına kadar birçok alanda çok yönlü uygulamalar hayata geçirilmiştir. Sadece fiziksel yatırımlarla değil, insan kaynağına yapılan yatırımlarla da bu dönüşüm desteklenmektedir. Bugün burada gerçekleştirdiğimiz liderlik eğitimi, kadınların ve gençlerin karar alma süreçlerine daha aktif katılmasını teşvik ederken, tarımda biyolojik çeşitlilik, yeşil kuşak oluşturma, yeraltı suyu besleme ve yağmur suyu hasadı gibi konularda yerel kapasiteleri artırmayı da hedeflemektedir. Manisa’mızda, Salihli Çaltılı Mahallesinde kurulan Uygulamalı Çiftçi Okulu’nda yapılacak ilk eğitimle birlikte, teorik bilgi uygulamaya dönüşecek, çiftçilerimiz yerinde ve uygulamalı eğitimlerle buluşturulacaktır. Bu da bizlere gösteriyor ki; tarımda verimliliğin artırılması, suyun daha etkin kullanılması ve doğal kaynaklarımızın korunması, ancak yerel uygulamalarla mümkündür. Kentsel, endüstriyel ve tarımsal kaynaklı su kirliliğinin önleyerek su kalitemizi iyileştirmeli, Özellikle sulama sistemlerinin modernize ederek su kullanım verimliliğini artırmalı, Kuraklık ve taşkın risklerine karşı dirençli su yönetim sistemlerini geliştirerek iklim değişikliğine uyum sağlamalı, Yerel yönetimler, çiftçilerimiz ve diğer paydaşların su yönetimi konusunda eğitilmesini sağlayarak, kurumsal kapasitemizi geliştirmeli, Kamu, özel sektör, sivil toplum ve vatandaşlarımızın karar alma süreçlerine dahil edilerek katılımcı bir yaklaşım ile suyumuzu, tarımsal zenginliğimizi korumalıyız" ifadelerini kullandı.
"Doğal kaynaklarımızı korumak artık bir milli güvenlik meselesidir"
Konuşmaların ardından programda Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın video mesajına yer verildi. Yumak’lı verdiği video mesajında "İklim değişikliği etkilerine karşı direncimizi artırmak, suyumuzu, toprağımızı, doğal kaynaklarımızı korumak artık bir milli güvenlik meselesidir. Rekabet gücü yüksek ve sürdürülebilir bir tarım, iklim değişikliğine dirençli ormancılık, biyoçeşitliliğin muhafazası ve bütün bu hedeflerin gerçekleşmesi için su kaynaklarının korunması vazgeçilmez önceliğimiz" dedi.
Yoğun bir katılımcıyı ağırlayan program verilen konferans ve eğitimlerle devam etti.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —