Tekirdağ’ın Süleymanpaşa ilçesinde Marmara Denizi kıyısında yer alan kazı alanı, Trakya’nın ilk Trak yerleşimini ortaya çıkarmak amacıyla kazılıyor.
Trakya’da yaklaşık 5 bin yıllık bir geçmişe sahip olan ve M.Ö. 3 binli yıllara dayanan yerleşim alanı, Prof. Dr. Neşe Atik’in başkanlığında kazılıyor. Kazı çalışmalarında tanrıça Hera’ya ait büyük bir tapınak ile Trak kültürüne ait önemli arkeolojik buluntular ortaya çıkarılıyor. Traklara ait izlerin sürüldüğü alanda, gelecekte turizm yatırımlarının da artması bekleniyor. Alan, Turizm Haftası kapsamında vatandaşların ve Tekirdağ Kültür ve Turizm İl Müdürü Ömer Faruk Karaküçük’ün katılımıyla gezildi.
"Traklar, ölümsüzlüğe inandıkları için savaşçı ruhluydu"
Kazı başkanı Prof. Dr. Neşe Atik açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
"Traklar, bugünkü bilgilerimize göre milattan önce 2. binde Romanya’nın güneyinden Bulgaristan’a, oradan da bize gelmişler. Bu tabii erken bir dönem ama belki daha evvelinde Hazar’ın kuzeyinden Romanya’ya göç etmiş olabilirler. Trakların milattan önce 1200’lerde Türkiye’nin Trakya’sına geldiğini biliyoruz. Milattan sonra 7. yüzyıla kadar da burada varlıklarını sürdürüyorlar. Çünkü Roma ordularında paralı asker olarak çalışmışlar. Çok değişik, kendilerine özgü isimleri var, oradan biliyoruz. Traklar ölümden hiç korkmuyorlar, şehit olmaktan da. Ölürlerse ölümsüzlüğe kavuşacaklarına inandıkları için Roma ordularında çok tercih edilen kişiler olmuşlardır. Spartaküs’ü herkes biliyor, o da bir Trak kahramanı. Onun gibi nice kahramanlar var."
"Traklar beyaz tenli, sarışın ve mavi gözlüydü"
Prof. Dr. Neşe Atik açıklamasının devamında, "Antik yazarlar Trakların fiziki özelliklerini de anlatıyor. Beyaz tenli, sarışın ve mavi gözlü bir halktır diyorlar. Hatta bazılarının kızıl saçlı olduğunu söylüyorlar. Şimdi bu halkın milattan sonra 7. yüzyıla kadar var olduğunu biliyoruz. Ama saf ırk olarak kalmıyorlar. Burayı Makedonyalı kral fethedince Makedonyalılarla bir kaynaşma oluyor. Roma zamanında Romalılarla kaynaşma oluyor. Bizans dönemine kadar devam ediyor. Yani ırk saf olmuyor ama genetik kalıntılar mutlaka var. Bu nedenle Tekirdağ’da beyaz tenli, mavi gözlü ve sarışın insanlar oldukça fazla. Gen analizi yapılsa, günümüzde artık çok farklı sonuçlar ortaya çıkar. Yüzde kaçı Trak, yüzde kaçı Türk anlaşılabilir" diye konuştu.
"Tapınak tanrıça Hera’ya ait, sağlık tanrısının kutsal alanı da bulundu"
Büyük bir parselde çalıştıklarını dile getiren Prof. Dr. Atik, "Şu anda önünde bulunduğumuz yer büyük bir tapınak. Hatta tanrıça şehre ismini vermiş. Bu tapınak bir yangında yıkıldığında onarılmamış, tanrıçanın oğlu olan sağlık tanrısının kutsal alanı biraz daha batıya kurulmuş. Sağlık tanrısı olduğu için rahipler de doktor. Tıp aletleri bulduk, ilaç yapım havuzlarını bulduk, ilaç yapım fırınlarını da bulduk. Yani kutsal alanın batıya kaydığını görüyoruz. Bu tepede iki kutsal alan var: biri ana tanrıçaya, diğeri ise oğlunun tapınağına ait" şeklinde açıklamalarda bulunarak Trakların, ölülerini genellikle yatırarak gömdüklerinin bilgisini verdi.
"İstanbul-Tekirdağ yolu alanı ikiye bölmüş, deniz tarafında zengin evleri bekliyoruz"
Atik açıklamasında, "İstanbul-Tekirdağ yolu bu alanı ikiye bölmüş. Bu sene ilk kez deniz tarafını kazacağız. Marmara Denizi’nin hemen kıyısında yer alıyor. Orada zengin evlerini bekliyoruz. Yamaç evleri bulma ihtimalimiz çok yüksek" ifadelerini kullandı.
Define avcılarının hedefinde
Kazı Başkanı Prof. Dr. Neşe Atik, kazı alanında zaman zaman hırsızlık girişimleriyle karşılaştıklarını da belirterek, "Kamera sistemi sayesinde kaçak kazılara geçit verilmiyor. Kurulan kamera sistemiyle birlikte kaçak kazı girişimleri anlık olarak yetkililerin cep telefonlarına bildiriliyor. Hem gündüz hem de gece hareketliliğini tespit edebilen sistem, izinsiz girişleri anında haber veriyor. Alana kurulan kameralar sayesinde, kaçakçıların faaliyet yürütme şansı kalmadı" dedi.