Tarih: 14.11.2025 09:41

Prof. Dr. Bozkırlı: "Diyabette ne kadar erken teşhis konulursa hasarlar o düzeyde önlenebilir"

Facebook Twitter Linked-in

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Emre Bozkırlı, diyabet tedavisinin olmazsa olmazının hastalığa uygun şekilde sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz alışkanlığının kazanılması olduğunu söyledi.
Ülkemizde 12 milyon kişinin diyabetle yaşadığını belirten Acıbadem Adana Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Emre Bozkırlı, halk arasında bilinen adı ile şeker hastalığı, yani diyabetin günümüz yeme-içme ve hareket alışkanlıklarına bağlı olarak sürekli artış gösterdiğini, adeta obezite ve diyabet hastalıkları için de 'pandemi' kavramının geçerli olduğunu dile getirdi.

"Erken teşhis hayat kurtarıyor"
14 Kasım Dünya Diyabet Günü'nde önemli bilgiler veren Prof. Dr. Bozkırlı, "Diyabet yaşam boyu süren bir hastalık olması ve başta gözler, böbrekler, kalp-damar sistemi gibi hayati organlarda neden olabildiği kalıcı hasarlar nedeniyle, hastanın yanı sıra ailesini, çevresini ve hatta ülkesini etkileyebilen ciddi bir halk sağlığı problemidir. Ne kadar erken teşhis konulursa bu hasarlar o düzeyde önlenebilmekte, tanıda ne kadar geç kalınırsa vücutta o kadar fazla kalıcı hasara neden olmaktadır" ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Bozkırlı, hastalığın temel belirtilerini halsizlik-yorgunluk hissi, ağız kuruluğu, çok su içme-çok idrara çıkma, hızlı ve istemsiz kilo kaybı, bulanık görme, ayaklarda yanma, batma, uyuşma ve karıncalanma şeklinde rahatsızlık hissi, yaraların normalden daha geç iyileşmesi, cinsel işlev bozuklukları, ciltte kuruluk ve kaşıntı olarak sıraladı.

"Obeziteyle paralel seyrediyor"
Özellikle erişkinlerde görülen diyabet türü olarak bilinen Tip 2 diyabetin, kilo fazlalığı ile paralel seyrettiğini aktaran Prof. Dr. Bozkırlı, daha sonra şunları söyledi:
"Obeziteli veya kilo fazlalığı bulunan, bel çevresi kalınlığı kadınlarda 80 santimetre, erkeklerde 90 santimetre üzerinde olan bireyler, doymuş yağlardan- karbonhidratlardan zengin ve posa miktarı düşük beslenme alışkanlığı olanlar, hareketsiz yaşam tarzı olan, birinci dereceden akrabalarında diyabet öyküsü bulunanlar, 4 kilogram üzerinde iri bebek doğurma öyküsü olan veya gebelik şekeri tanısı almış kadınlar, yüksek tansiyon, kan yağlarında yükseklik veya aterosklerotik damar hastalığı bulunan hastalar, daha önce açlık şekeri sınırda yüksek bulunmuş (100-125 mg/dL) kişiler, polikistik over sendromu öyküsü olan kadınlar ve başta kortizonlu ilaçlar gibi bir takım ilaçları kullanan hastalar diyabet gelişimi yönünden yüksek riskli olarak kabul edilmektedir."

"Böbrek yetmezliği ve uzuv kaybına yol açabilir"
Prof. Dr. Bozkırlı, kan şekerleri yüksek seyreden hastalarda göz dibindeki damarlarda kanamaya bağlı görme kaybı, beyni besleyen atardamarlarda tıkanıklık sonucu felç ihtimali, kalbi besleyen koroner damarlarda tıkanıklık zemininde kalp krizi, böbreklerde etkilenmeye bağlı olarak böbrek yetmezliği gelişimi-diyaliz ihtiyacı ve ayaklarda uzuv kaybına neden olabilecek ciddiyette yaralar görülebildiğini anlattı. Bütün bu durumların olmadan önlenebilmesi ve olmuş hastalarda tedavisinin sağlanabilmesi için temel şartın bu konuda deneyimli bir hekimin kontrolünde kan şekeri kontrolünün sağlanması olduğunu ifade etti.

"Yiyip içmemek değil uygun şekilde beslenmek önemli"
Tedavinin temelinde, toplumda farkındalık oluşturulması ve hastaların diyabet konusunda eğitiminin yer aldığının altını çizen Bozkırlı, tedavinin olmazsa olmazının; başlıca hastalığa uygun şekilde sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz alışkanlığının kazanılması olarak tanımlanabilen yaşam tarzı değişiklikleri olduğunu vurguladı.
Halk arasındaki yaygın kanının aksine diyabet hastalarının yememe-içmemesi değil, hastalıklarına uygun şekilde beslenmeleri gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Bozkırlı, "Bunların haricinde hastanın özelliklerine uygun olarak hap tedavileri ve enjeksiyon şeklinde uygulanan tedaviler bulunmaktadır. İlaç tedavilerinin en önemli özelliklerinden biri tedavinin hastaya özgü olması zorunluluğudur. Tüm hastalara doktor kontrolünde; yaşı, cinsiyeti, eşlik eden hastalıkları, böbrek ve karaciğer fonksiyonlarının durumu gibi birçok faktör göz önünde bulundurularak kişiye özel bir tedavi düzenlenmelidir" dedi.
Diyabetin bir "Düzenli kontrol hastalığı" olduğunu belirten Prof. Dr. Bozkırlı, hastaların düzenli kan şekeri kontrolleri yaptırması organ etkilenmeleri yönünden değerlendirilmesi gerektiğini dile getirdi.



Orjinal Habere Git
— HABER SONU —